niye kendi aracımızı üretmiyoruz!!!

BY_Corsa

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
8,347
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Siteyi ziyaret et
Sselim' Alıntı:
arkadaşlar bugüne kadar yüzde yüz türk malı tek bir araba üretilmiştir,,,
adıda devrim,,,

evet arkadaşlar, Tek Gerçek Türk Otomobili Devrim in hikayesi :
BİRAZ UZUN AMA, OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM...

---alıntıdır---


Türkiye, destansı filmlere konu olabilecek "büyük cesaret öyküleri"nin öyle pek sık yaşanmadığı bir ülke. Bu da bizi yöneten güçlerin son derece bilinçli bir tercihi. Gündelik hayatında "kira ve fatura ödeme" çemberinin içine sıkıştırılmış olan bir toplumun mensupları, bu kısır döngüden sıyrılıp kendilerini nasıl aşabilirler ki? Bizlere dayatılan tek boyutlu hayat ve buna bağlı olarak gelişen köşeye sıkışmışlık duygusu, sadece ilginç ve sıradışı toplumsal portreler üretmedeki kabızlığımızın değil, edebiyatımızda polisiye, bilim-kurgu ya da gerilim gibi popüler türlerin esamesinin okunmamasının da temel nedeni kanımca. Türk milletinin mensupları boylarını aşan işlerle uğraşmayıp sürekli "ekmek" derdi peşinde koşmalı, öyle değil mi ya!
İşte "Devrim", bundan tamı tamına 42 yıl önce, hayal kurması şiddetle yasaklanmış olan böyle bir toplumda doğdu. Türkiye'nin ilk gerçek yerli otomobil prototipiydi o. Koç topluluğunun resmi tarihe göre "ilk" sayılan "Anadol"undan daha önce doğmuştu. Ancak, dedik ya, bu sıkıştırılmış toplum için haddi fazlasıyla aşan bir çabanın, cüretkar bir hayal gücünün ürünüydü "Devrim". Nitekim, anında cezalandırıldı. Bir daha da yıllar boyunca kimseler adını bile anmayacaktı. Anmamak şöyle dursun, üretilmiş olan üç tane gıcır gıcır "Devrim"den ikisinin karanlık güçler tarafından preslenerek yok edildiğini biliyoruz bugün. Sonuncu prototip otomobili ise ona emek veren Eskişehirli yurtsever işçiler güç bela kurtardılar hayal düşmanlarının ellerinden...
"Devrim"in göz yaşartıcı doğuş öyküsünün bir benzeri, ABD'de 1940'larda "Tucker" otomobillerini üreten serbest girişimci Preston Tucker'ın trajik hayatıyla büyük ölçüde paralellikler gösteriyor. Soyadıyla anılan özgün bir otomobil üreten bu cesur adam, halkın yeni otomobili çok tutması nedeniyle telaşlanan Amerikan otomotiv devlerinin hışmına uğrar ve şirketi kısa süre içinde çeşitli ayak oyunlarıyla batılır. Tucker da beş parasız ve ülkesine kırgın bir insan olarak hayata veda eder. Bu konuda okuduğum son haberde, Amerikan karayollarında yarım yüzyıl sonra hala 50 dolayında Tucker'ın "tıkır tıkır" dolaştığını öğrenmiştim. Ama vahşi kapitalizmin tiranları o kaliteli otomobile hayat hakkı tanımadılar. Tıpkı "Devrim"e tanımadıkları gibi...
Bereket versin ki, sinema diye bir sanat dalı var ve çağımızda pek çok iade-i itibar işlemi devletler eliyle değil, yine bu sanatın aracılığıyla yerine getiriliyor. 1988 yılında "Tucker: A Man and His Dream" (Tucker: Bir Adam ve Rüyası) adında yumruk gibi bir film çeken "baba" yönetmen Francis Ford Coppola, Preston Tucker'a beyazperde yoluyla da olsa itibarını iade etti. Darısı "Devrim"in başına...

"Bana bir otomobil yapın"

Yıl 1961... Cemal Gürsel cuntası işbaşındadır ve Menderes idam edileli kısa süre olmuştur. Çeşitli firmalarda çalışan 23 tecrübeli Türk mühendisi, kendilerine gönderilen ayrı ayrı mektuplarla "mühim bir konuyu istişare etmek üzere" Ulaştırma Bakanlığı'na davet edilirler. Bu insanların bazıları yurt dışında görev yapmaktadır; ancak mesajı alan herkes "devletin isteği başımız üstüne" diyerek işini gücünü bırakıp Ankara'ya gelir.
O yılın 16 Haziran'ında bakanlıkta biraraya gelen mühendislere, bizzat Cemal Gürsel'den gelen "çok gizli" damgalı bir emir okunacaktır: "Bu yılın Cumhuriyet bayramı törenlerinde halkımızın görüş ve takdirlerine sunulmak üzere, hem tasarımı hem de malzeme olarak tamamen yerli malı bir otomobil üretmenizi istiyorum."
O gün orada bulunan 23 mühendis bu emri "Türk insanının makus talihine karşı bir meydan okuma" olarak algılarlar. En küçük bir tereddüt ya da endişe sergilenmeksizin derhal işe başlanır. Çalışma mekanı olarak Devlet Demiryolları'nın Eskişehir'deki Cer Atelyesi seçilir. Zaman müthiş dardır, Cumhuriyet Bayramı'na kadar yalnızca 129 günü vardır ekibin...
Günde bir kaç saat uyuyarak ve bu süre zarfında tesislerden hiç ayrılmaksızın, modeli tümüyle kendilerine ait olan, tüm parçaları el işçiliğiyle üretilmiş, 4 silindirli ve direksiyondan vitesli harika bir "aile otomobili" yaparlar kahramanlarımız. Hem de bir tane değil, tam üç tane!
Üç araç da insanüstü bir çabanın sonucunda 28 Ekim akşam saatlerinde tamamlanmıştır. Araçlara "Devrim 1", "Devrim 2" ve "Devrim 3" adı verilir. Mühendislerden biri Cumhurbaşkanı'nın alternatif bir renk isteyebileceğini düşünerek, araçlardan birinin siyah olmasını teklif eder. Böylelikle, iki araç krem rengi kalırken, üçüncüsü ise onu 29 Ekim geceyarısı Ankara'ya götüren "Karakurt" treninde binbir güçlük içinde siyaha boyanır.
Depolarında, trendeki güvenlik kuralları gereği hiç benzin bulunmayan "Devrim"ler, 29 Ekim törenlerinde Cemal Gürsel'e hipodrom önünde kılpayı yetiştirilir. Çevresinde yarattığı panik ortamıyla araçlara doğru düzgün bir benzin ikmali yapılma şansı dahi tanımayan Milli Şef, bindiği krem renkli "Devrim"den inip siyah "Devrim"e geçince, aracın zaten az miktarda olan benzini de biraz sonra biter. Ve siyah "Devrim" durur.
Gürsel'in, şoför koltuğundaki mühendise sorusu kısa ve nettir: "Ne oldu?"
Şoför, "Benzin bitti Paşam" der korkarak. Bunun üzerine "Garp kafasıyla araba yapıyorsunuz, ama şarklı olduğunuz için benzin koymayı unutuyorsunuz" diyerek hışımla aracı terkeder Gürsel. Oysa, o aracı yapmayı başaranlar deposuna benzin koymayı da bilmektedirler elbette. Fakat, kimse aksiliğin yaşanan panikten kaynaklandığını cunta liderine anlatamaz ve "Devrim'ler" daha doğdukları gün bizzat devlet eliyle öldürülürler. Arkalarında, kendilerine doğru düzgün bir teşekkür bile edilmemiş 23 tane gözüpek mühendisi bırakarak...

"Ve "Devrim" koruma altında...

Aradan geçen yıllarda Eskişehir DDY tesislerinin, hem yurt içi hem de yurt dışı pazarlara vagon ve makine üreten bir dev bir devlet şirketine dönüştüğünü görüyoruz. "Tülomsaş" adını alan şirketin bahçesindeki bir depoda, tamamen orada çalışan insanların özverisiyle korunmaya çalışılan "Devrim 1", kendi hakkında sarfedilen onca hakaret cümlesine inat, adeta akıllı bir varlık gibi yokoluşa direndi. Zaman zaman test sürüşleri için çalıştırılması dışında, işçiler bu eşsiz yadigarı yıpratmamaya azami özen gösterdiler. Ancak, ben geçtiğimiz yıllarda bu aracı gördüğümde sağında solunda zamanın yıkıcı tesirleri yine de kendisini ufak ufak belli etmeye başlamıştı. "Bunu büyük kentlerde daha geniş kitlelerin görebilmesi için herhangi bir müzeye, mesela şu anlı şanlı sanayi müzesine vermeyi hiç düşünmediniz mi?" diye sorduğum bir yetkili, "Asla!" diye cevap vermişti o zaman soruma, "Asla vermeyeceğiz. Bundan önce iki Devrim'i acımasızca yokettiler. Arabaların ikisi Ankara'ya gitti ve bir daha onları gören olmadı. Oysa hepsi gıcır gıcırdı ve kusursuz biçimde çalışıyorlardı. Duyduğumuza göre ikisini de metal presinde ezmişler. Sonuncuyu hiç bir yere vermeyeceğiz. Zaten bugün ulusal otomotiv sanayini yöneten çevreler de bu aracı ilk Türk otomobili olarak kabul etmiyorlar. Ama biz Eskişehirliler neyin ne olduğunu biliyoruz ya, bu yeter!"
O gün saatlerce "Devrim"i inceledim. Bir işçinin refakatinde araca bindim, Tülomsaş'ın bahçesinde bu eşsiz otomobil ile turlar attık. Evet, motoru biraz zorlanmakla birlikte hala çalışıyordu. Sağındaki solundaki bir kaç kırığı sorduğumda "Yapılacak birşey yok" dedi işçi arkadaş, "Bütün parçalar el yapımı ve orijinal, kırılan bir parçayı yerine koyamıyoruz. Tek yapabildiğimiz şey, bundan sonra daha fazla zarar görmesini engellemek."
Müthiş birşeydi doğrusu. El yapımı orijinal jantların göbeklerinde "Devrim" yazıyordu, aynı şekilde aracın ön kaputunda da. Ama beni en çok "Devrim"in ön paneli etkilemişti o zaman. Kadranlarındaki bütün ibareler Türkçeydi. "Hararet", "benzin", "yağ" gibi sözcükleri görünce kendimi bir an için Alman gibi hissettim. Diyeceksiniz ki bu ne demek şimdi? Hani Almanların yüzde yüz kendi üretimleri olan BMW, Mercedes, Opel, Volkswagen gibi dünya markası olmuş otomobillerine bindiklerinde yüzlerine yayılan mağrur bir ifade vardır ya, "Devrim"in milliyetçi kadranı da bana bir an için ona benzer bir gurur duygusu vermişti işte. Bu karşılaşmadan önce ve sonra bir daha hiç yaşayamadığım türden bir gurur...
Geçtiğimiz günlerde, "Devrim"in son durumunu öğrenmek üzere, uzun bir aradan sonra yeniden Tülomsaş'ı aradım ve Basın-Halkla İlişkiler Müdiresi Semiha Ünal ile görüştüm. Ünal, bu görüşmemizde bana müthiş sevindirici bir haber verdi. 2002 Nisanında Tülomsaş Genel Müdürü Dilaver Zeki Daloğlu'nun direktifleriyle tesisin bahçesinde bir "mini müze" oluşturulmuş ve "Devrim" bu müzede yıpratıcı iklim koşullardan etkilenmeyeceği camekanlı bir bölüme konulmuş. Yalnız "Devrim" de değil, "Devrim"i 29 Ekim 1961'de Ankara'ya taşıyan ünlü "Karakurt" lokomotifi ve diğer bazı tarihsel değeri olan araçlar da orada toplanmış. Ne güzel! Birileri yıkmaya çalışırken, birileri de herşeye rağmen direniyor ve bir kentin onuru olan bu eşsiz eseri koruma altına alıyor. Tülomsaş ailesine buradan içten bir selam gönderirken, yolu bundan sonra Eskişehir'e düşecek okurlarımıza da ısrarla sesleniyorum: Gidin ve Tülomsaş'ın bahçesindeki "Devrim"i mutlaka görün. Onu, bu ülkede toplu iğne bile üretilemediği bir dönemde Türk mühendisleri yaptı. Ve bir çoğu o günlerde henüz otomobil kullanmayı dahi bilmiyordu.
 

orhaninho

Banlanan Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
138
Tepki puanı
0
Puanları
0
Siteyi ziyaret et
kardeş resmi buldmmmm

:alkis:
1961.jpg
pzeronero nun yazısını okuyan arkadaşlar bilmiyordum ben ama zamanında her parçası türk malı olan araba üretmişiz işteee


İŞTE ARABAMIZ DEVRİM


ŞU SİTEDEN DETAYLI BİLGİ ALABİLİRSİNİZ
http://www.tulomsas.com.tr/1961eng.html
 

commodore

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
19 Ağu 2006
Mesajlar
186
Tepki puanı
0
Puanları
16
Yaş
42
Siteyi ziyaret et
Bu konu ile ilgili 1 anım var arkadaşlar. Kanal D genç bakış programında rahmi koç'a bu soru soruldu ve gelen cevap çok ucuzdu... Maliyeti çok fazla tutar, fiat varken neden böyle bir işe girelim vs vs. . . Peki Fiatın ürünlerini üretip kazanmak ülkene mi kazanç yoksa kendi cebine mi? Bir marka yaratıp vatanına milletine olan borcunu ödesen daha güzel olmaz mı? Atatürk osmanlı imparatorluğunu mu toplamaya çalıştı? Atatürk arapça alfabeyle mi yola gitti? Bunlar tabi Atamızın yaptıklarının yanında sade bir kaç fedakarlık...ama onlarda haklı... Tekne ile dünya turu yapmak varken neden bir otomobil üretecek halkına iş imkanı sunacaksın? Vatan millet çanakkalede kaldı...
 

tuner_rafet

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
20 Eyl 2006
Mesajlar
92
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Siteyi ziyaret et
benimle aynı fikir...

skyeye' Alıntı:
Arkadaşlar hep beraber bir hafızalarımızı tazeleyelim.Şu anda rahatız, istediğimiz aracın bayiine gidip istediğimiz modelini alabiliyoruz ama bu kaç senedir böyle?20 sene öncesini bi hatırlamaya çalışın, yaşı müsait olmayanlar da büyüklerine sorsunlar, Türkiye'de Renault ve Tofaş harici ne vardı araba olarak?Yıllar yılı Koç ve Koç'la anlaşmalı hükümetler bizi bu arabalara mahkum etmediler mi?Ben Anadol'u alırken İstanbul'da 3 ay sıra olduğundan gidip Antalya'dan o da torpille aldığımızı bilirim.Daha hala da kim bilir ne numaralar dönüyo otomobil sektöründe ki ABD'de .... Porto Riko'lusu üstüne alacak kıyafeti yok, Acura RSX'le geziyo, bi hala bi tarfımızı yırtıyoruz dandik bi araba alabilmek için... Kısacası kaz gibi yolunuyoruz arkadaşlar ve hala arzu ettiğimiz otomobili istediğimiz fiyata alamıyoruz.

Gelelim asıl mevzuya, neden kendi otomobilimizi üretmiyoruz.

1- Sizce Koç ve Sabancı kendi markaları dururken buna müsaade eder mi?
2- Hadi ürettiniz, ihracatınız olmadan ne yapacaksınız?İnanın markalaşmanın maliyeti makine ve üretim maliyetlerinin çok üzerinde olabiliyor.Kim yılda 5.000-10.000 araba satacam diye bu işe girer ki?adamlar zaten gelip piyasamızı ele geçirmişler, bi de bununla kalmayıp yurt içine sattığının kat ve katını ülkemizden dışarı ihraç ediyorlar...

Unutmayın arkadaşlar, çalışan kazanır ama çalıştıran daha da çok kazanır...

bende bu düşüncelerimi nasıl dile getirim diye düşünüyordum ki arkadaşımızın yazdığını okudum...
aynen katılıyorum ve bir şey eklemek istiyorum
İMZA otomobilini cenevrede fuarda gittim gördüm eğer o araç piyasaya çıksaydı çok büyük bir darbe olurdu diğer markalar için.
o otomobilin üretilmemesindeki sebeb bence sabancı ve koç! jetpa dolandırıcılık için deyil bu işi çok ciddiye almıştı ki türkiyede üretilmesine bile müsade ettirmediler!

oysaki ne kadar mutlu olmuştum aracı görüp incelediğimde!!!
yazık çok yazık
jetpa-imza080.jpg

jetpa-imza081.jpg
 

swing1.2

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
25 Eyl 2006
Mesajlar
49
Tepki puanı
0
Puanları
0
Siteyi ziyaret et
Merhaba,
Türkiye de bu konuda bir oyun oynandı. Bundan yaklaşık 50 yıl önce markası "devrim" olan bir %100 türk aracı eskişehir lokomotif fabrikasında üretildi. 3500 motor ve tam bir amreikan arabası görüntüsünde olan araç üzerinde çok büyük bir politik oyun oynandı ve bu arabanın seri üretime geçmesi engellendi. Ve türk otomativ sanayii en büyük darbesibi aldı. O araçtan 4 adet üretildi biri halen türkiyede ( sanırım eskişehirde) bir tanesi amerikada, diiğer ikiside jilet fabrikasına yollanmıştı. Sonradan Anadıl hikayesi yaşandı- Ford motorlu tüek aracı olarak, onda da aracın kaportasının içine porejinde olmamasına ragmen pressurize edilmiş saman katıldı ve tabiiiki etrafında inekler varken fotorafları çekilip imajı yok edildi. Daha sonrada hüsranla sonuçlanan kuş serisi ... Biz araba yapabiliriz ülkemizde mühendisler var , ham madde var, teknoloji var herşey var, ama bazen bizlerin işine gelmiyor, bazende politik olaylara otomativ endüstrisini kurban veriyoruz. Çün araba üretiyorsa biz neden üretemiyelim? Kore üretiyorsa biz neden yapamıyalım? neden?
 

aga78

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
2,698
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Siteyi ziyaret et
belki biraz siyasi olacak ama yazıcam
benim düşüncem türkiyede gözü olan devletlerin 50 yıl 100 yıl sonrki türkiye sevdalarının bir göstergesi gelişen ve büyüyen bir türkiye dünya devletlerine sorun olacagı düşüncesiyle engelleniyor
buyrun bor madenleri ne halde türkiye toplam rezervenin % 80 nine sahip
%20 diger bi kac ülkede ve şu an bor madeninin kullanılmadıgı sektör nerdeyse yok gibi

amarika ne yapıyo sen işlersen bu madeni sana maliyeti 10 lira olur bana ver ben sana 3 liradan ihtiyacın olanı veririm diyo birileride tamam diyip düşünmeden imzayı atmış oluyo

biz kendi aracımızı üretirsek dünyada en çok aracın oldugu ülkelerden biriyiz ne olurdu sizce paramız kendimize kalırdı büyürdük f 16 bile yapan türkler

bi bmw yapamazmı sanıyorsunuz alasını yapar ama bizler başka ülkelerin
ürünlerine mecburuz bizim ve bizim çoçuklarımızın geleceginide mecbur bırakanlar utansın adamlar araba yapıp yolluyolar bizimkiler burda servisine bile sahip çıkamıyo buyrun araba yapın...

bu arada http://www.youtube.com/watch?v=lsH3S9iFf5k
bakın bakalım bu kadarını yapan türkiye bi motormu yapamaz bu arac suda deniz altı gibi gitme özelliginede sahip araştırın iyi sohbetler
 

M@honi

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
18 Ağu 2006
Mesajlar
6,933
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Siteyi ziyaret et
gerçekten burda yorum yazan arkadaşlara çok teşekkür ediyorum demekki düşüncelerimde yalnız değilmişim keşke diğer insanlarında düşünceleri burdaki yorum yazan arkadaşlarınki gibi olsa da artık gelişmeye büyümeye kalkınmaya başlasak
 

aga78

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
2,698
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Siteyi ziyaret et
biz osmanlı torunuyuz sendromudayız hala bize bişiy olmaz diyoz
ama biz fatihin bilime ve teknolojiye verdigi önemi anlayıp vermemiz gerekirken sadece konuşa biliyoruz

çok iyi egitimli mühendislerde de zaten barınamıyo ve başka ülkelerde çok önemli konumlarda görev yapıyolar

başta porce olmak üzre bazı otomobil firmalarında kalite konturol ve
geliştirme görevlerini türk mühendisler yapıyo ve bazı tasarımcılarımızda tasarımlarıyla parmak ısıttırıyo ama başka ülkeler ekmek yiyo bizde ortakları var bilinen kişiler

aracıma lastik alcam ne alayım diye düşünüyom valla en iyileri fransız malı alsam kendi kendimi vatan hayini gibi görürüm
diye alamıyom şöyle güzel bi isimle dünya standartında lastik bile üretemiyoz
 

kutluhan23

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
1,614
Tepki puanı
0
Puanları
0
Siteyi ziyaret et
mahoni avatarındaki arabayı merak ettim opel ama modeli ne bilgi verirmisin konuyla alakasız oldu ama merak ettim kusura bakmayın
 
Üst