Ön bilgilendirme: Uzunca bir yazı olacak. Okumaya geçmeden önce koltuklarınızın dik, kemerinizin bağlı ve masanızın kapalı olduğundan emin olunuz.
Otomobiller.. Hayret ve hayranlık uyandıran mekanik, estetik ve mühendislik harmonileri.. İçten yanmalı motorlar ile belki de esas başlangıcını yapan ve bugüne kadar müthiş bir hızla seyreden gelişimleri. Bunları okumak, araştırmak, incelemek ve hatta mümkünse deneyimlemek için çokça vakit harcayan biri olmak. Kısacası: Otomobil sevdalıları. Burda mısınız?
Ülkemizde çoğumuzun kalbinde sahibi olduğundan çok sahibi olamadıklarına dair bir buruk sevda bu. Çok geniş bir sektör, öyle çok marka ve model, öyle zengin bir tarihi var ki çünkü bu meretin.. Otomobillere ulaşabiliritemiz kısıtlanmış olmasa eminim bizler muhtemelen çok daha farklı modeller kullacağız, hatta çoğumuzun birden çok otomobili olacak ve keyfi amaçlar için dahi elinde amaca uygun otomobil barındıracak.
Otomobillere ulaşabilirite dedim. Burası çokomelli. Ne yazık ki, ülke sınırları içerisinde maddi gelire oranla otomobil fiyatları çok orantısız düzeyde. Bu sebepten, sahibi olarak kullanabildiğimiz araçları boğazımızdan keserek, gözümüzü karartarak, bazen de bir ömür boyu çalışmayı bir otomobile bağlayarak satın alabiliyoruz. Tüm bu şartlar altında insanın içinde otomobil sevdası olsun olmasın, sahibi olduğu otomobile çok büyük bir kıymet ve anlam yüklüyor, çünkü zor ulaşıyor. Bu ülkede hepimizin bindiği otomobil değerli, herkesin aracı kıymetli. Mercedes'e binen de, Lada kullanan da, Subaru veya Suzuki de, yahut Ford kullanıcıları da aracını seviyor. En kıymetlisi ondaki. Çünkü zor ulaştı, çünkü haklı.
Hal böyle olunca, hepimiz eldeki parayla satın alınabilecek araçta en optimumu bulmaya çalışıyoruz. Bence bu konu bir tez konusu bile olabilir. Türk toplumunun araca yaklaşımı genel dünya düzeninden çok daha farklı. Bu sebeple kendi içinde apayrı bir piyasası, bambaşka değişkenleri var.
Tüm bunları neden anlattım? Çünkü satın aldığım her arabayı aynı mantık süzgecinden geçirerek satın aldım. İstisnasız her aracım, elimde olan parayla ve aracı yürütebilme esaslarını göz önünde bulundurunca en büyük faydayı verecek araçlar olmalıydı. Böyle olunca da esas sevda hayallerde kalıyor, eldeki ile de mecburi aşk doğuyor
Kısaca kendi otomobil tarihçemden bahsetmek istiyorum. İlk aracım 2009 Citroen C4 1.6 hdi SX paketti (kutik). Ardından 2013 Citroen C5 1.6 e-hdi Executive aracım oldu (hacı reis). Gayet sevmiştim, güzel araba C5 fakat piyasada diğer araçların yaşadığı fiyat artışı C5'te pek yaşanmadığı için daha fazla zarar etmemek adına satıp 2017 Skoda Superb 1.4 tsi Active aldım (süperbaba). Araç sıfırdı, harikaydı. Yaşlıyken binsem ki ne, genç yaşımda bineyim düşüncesiyle sattım ve 2013 Mercedes E 180 Elite satın aldım (paşa). Çok severek kullandım, aracı resmen sıfırladım ve pat! Krediler düştü, mülk sahibi olalım düşüncesi ağır bastı ve istemsizce de olsa sattık. Eldeki para ile satın alınabilecek ve motorunu önceden kullanıp bildiğim için bende artısı büyük olan 2014 Citroen C-Elysee 1.6 hdi Executive satın aldım (hırmışik). 1 sene kadar kullandım, ihtiyacımı gördüm ve kendimi biraz toparlar toparlamaz konuyu açma sebebim olan 2017 Opel Astra Sedan 1.6 Edition Plus'ı satın aldım.
Esas oğlana geldiğimize göre, önce şunu açıklayalım. Neden Opel ve neden bu modeli?
Aracımı 31 Ağustos 2020 tarihinde 133 bin liraya satın aldım. O tarih itibariyle bu fiyata satın alabilecek en mantıklı arabaları aradım taradım, eleye eleye geriye iki aday bıraktım. Birisi Opel Astra 1.6 atmosferik motorlu 2016 ve sonrası araçlar, diğeri de Toyota Corolla 1.33 Life paketli 2016 ve sonrası makyajlı araçlardı. Gerisi ya çok yüksek km'de, ya hasarları büyük, yahut sorun çıkarma ihtimalleri olan eski modelli araçlardı. 100 bin kmden daha yüksek aracım hiç olmamıştı. Eski araçların sorunlarıyla uğraşmak, sanayiyi sadece keyfi amaçları için kullanan birine zulümdür arkadaşlar. Sanayiye gidip lastik değiştirmek, belki bakım yaptırmak veya otomobile aksesuar eklemek gayet keyifli. Fakat arıza yaşayıp boynu bükük bir araçla gitmek, usta usta dolaşmak falan. Aman aman, Allah uzak etsin. Toyota peder beyde var, aşinayım zaten incelemeye zerre ihtiyacım yoktu fakat Astra J kasalar bende tamamen muamma. Hiçbir deneyimim yoktu. Önce internet araştırmaları, sonra yakın çevrede aynı araç sahipleri ile konuşmalar, ardından aracı sürmem ve kendim deneyimlemem.. Zaten Astra'nın kapısına elimi ilk attım ve kapıyı açtım, o an kararımın %50'sini verdim. Toyota tamam iyi hoş sorunsuz ama yok, Astra daha benlik. Corolla çok alçak üstelik. Astra'yı kullandıkça beğendim ve kesinleştirdim kararımı, haldır haldır aramaya koyuldum ve şimdiki aracımı, nam-ı diğer "tosun"umu satın almış bulundum. Görüldüğü üzere her aracıma bir isim takıyorum. Her birinin bende bıraktığı intibaya göre mutlaka duygusal bir adı var.
Satın aldığımda 42.000 kmdeydi, sadece sağ arka çamurlukta ve marşpiyel altında minicik bir boyası vardı. Tamamen servis bakımlıydı, lpg takılmamıştı ve başka hiçbir ekstrası olmayan, aile aracı olarak kullanılmış gayet temiz bir araçtı. Satın aldığımın daha ertesi günü, sabah ilk işim Elazığ'da bulunan Opel Yetkili Servisi'ne giderek aracın periyodik bakımını yaptırmak oldu. Bu konularda hassas biriyim ve aracıma hep bakarım, ne gerekiyorsa da hiç uzatmadan yaparım. Açıkçası bakım oldukça ucuz geldi, kampanya da vardı 660 liraya bakımı hallettik ve bakımdan çıkar çıkmaz Malatya'da bulunan Sağlamlar Otogaz'da Lovato marka lpg taktırdım. Aracı alış sebebim buydu zaten, yakıtı az olsun. Özellikle Sağlamlar'ı tercih ettim, işçiliklerinin tertemiz ve sorunsuz olduğunu bildiğim bir yer burası ve sağolsunlar her zamanki gibi çok güzel ilgilendiler, işlemimizi tamamladılar. (Aynı yerde sonrasında Afr ayarı da yaptırdım) İlk gün böyle geçmişti, peki 2. gün durulur mu? Aslaaa. Sanayinin yolu tutuldu, Elazığ Hakan Oto Aksesuar'da araçta eksik gördüğüm bütün kromajları abartı olmayacak şekilde ama göze de şık durup hitap edecek düzeyde yan cam tam krom çerçeveleri, ön sis kaşları, ön tampon bıyık vs. yaptık, balık sırtı anten taktık, kol dayama işini hallettik, krom plakalık yaptırdık ve kauçuk paspas seti satın aldık. Sanayide bir başka yerde alt karter muhafaza sacı taktırdık. Hatta bir tane de fazla satın almış oldum iade edemedim. Elimde öylece sıfır paketiyle duruyor. Belki ileride burada başlık açar satarım, şimdilik yatsın. Bitti mi? Hayır. Araçtaki en önemli eksiklerden biri multimedyaydı ve tavsiye üzerine Elazığ'da bir multimedyacıya giderek geri görüş kameralı bir multimedya bağlantısı yaptırdık. Tesla ekran beğenmedim, tabirimi mazur görün ama yerinde duruşunu beğenemedim at ve kelebek ilişkisi gibi görünüyordu gözüme. Bu yüzden orijinal ebatlarında güzel bir cihaz satın aldım. Aynı yerde arka kapı içlerinde olmamasına hayret ettiğim hoparlörleri de takmalarını istedim ve vitesin altında üst paketlerde olan kırmızı led takılmasını istedim. Araba, 2 gün içerisinde beklentimi karşılayacak hale dönüşmüştü Ertesi günlerde Lpg işletme ve muayene işlemlerini hallettik ve araç misler gibi oldu. Görsel paylaşmanın zamanı geldi sanırım.
(!!!!Yazının devamı hemen alt mesajda!!!!)
Otomobiller.. Hayret ve hayranlık uyandıran mekanik, estetik ve mühendislik harmonileri.. İçten yanmalı motorlar ile belki de esas başlangıcını yapan ve bugüne kadar müthiş bir hızla seyreden gelişimleri. Bunları okumak, araştırmak, incelemek ve hatta mümkünse deneyimlemek için çokça vakit harcayan biri olmak. Kısacası: Otomobil sevdalıları. Burda mısınız?
Ülkemizde çoğumuzun kalbinde sahibi olduğundan çok sahibi olamadıklarına dair bir buruk sevda bu. Çok geniş bir sektör, öyle çok marka ve model, öyle zengin bir tarihi var ki çünkü bu meretin.. Otomobillere ulaşabiliritemiz kısıtlanmış olmasa eminim bizler muhtemelen çok daha farklı modeller kullacağız, hatta çoğumuzun birden çok otomobili olacak ve keyfi amaçlar için dahi elinde amaca uygun otomobil barındıracak.
Otomobillere ulaşabilirite dedim. Burası çokomelli. Ne yazık ki, ülke sınırları içerisinde maddi gelire oranla otomobil fiyatları çok orantısız düzeyde. Bu sebepten, sahibi olarak kullanabildiğimiz araçları boğazımızdan keserek, gözümüzü karartarak, bazen de bir ömür boyu çalışmayı bir otomobile bağlayarak satın alabiliyoruz. Tüm bu şartlar altında insanın içinde otomobil sevdası olsun olmasın, sahibi olduğu otomobile çok büyük bir kıymet ve anlam yüklüyor, çünkü zor ulaşıyor. Bu ülkede hepimizin bindiği otomobil değerli, herkesin aracı kıymetli. Mercedes'e binen de, Lada kullanan da, Subaru veya Suzuki de, yahut Ford kullanıcıları da aracını seviyor. En kıymetlisi ondaki. Çünkü zor ulaştı, çünkü haklı.
Hal böyle olunca, hepimiz eldeki parayla satın alınabilecek araçta en optimumu bulmaya çalışıyoruz. Bence bu konu bir tez konusu bile olabilir. Türk toplumunun araca yaklaşımı genel dünya düzeninden çok daha farklı. Bu sebeple kendi içinde apayrı bir piyasası, bambaşka değişkenleri var.
Tüm bunları neden anlattım? Çünkü satın aldığım her arabayı aynı mantık süzgecinden geçirerek satın aldım. İstisnasız her aracım, elimde olan parayla ve aracı yürütebilme esaslarını göz önünde bulundurunca en büyük faydayı verecek araçlar olmalıydı. Böyle olunca da esas sevda hayallerde kalıyor, eldeki ile de mecburi aşk doğuyor
Kısaca kendi otomobil tarihçemden bahsetmek istiyorum. İlk aracım 2009 Citroen C4 1.6 hdi SX paketti (kutik). Ardından 2013 Citroen C5 1.6 e-hdi Executive aracım oldu (hacı reis). Gayet sevmiştim, güzel araba C5 fakat piyasada diğer araçların yaşadığı fiyat artışı C5'te pek yaşanmadığı için daha fazla zarar etmemek adına satıp 2017 Skoda Superb 1.4 tsi Active aldım (süperbaba). Araç sıfırdı, harikaydı. Yaşlıyken binsem ki ne, genç yaşımda bineyim düşüncesiyle sattım ve 2013 Mercedes E 180 Elite satın aldım (paşa). Çok severek kullandım, aracı resmen sıfırladım ve pat! Krediler düştü, mülk sahibi olalım düşüncesi ağır bastı ve istemsizce de olsa sattık. Eldeki para ile satın alınabilecek ve motorunu önceden kullanıp bildiğim için bende artısı büyük olan 2014 Citroen C-Elysee 1.6 hdi Executive satın aldım (hırmışik). 1 sene kadar kullandım, ihtiyacımı gördüm ve kendimi biraz toparlar toparlamaz konuyu açma sebebim olan 2017 Opel Astra Sedan 1.6 Edition Plus'ı satın aldım.
Esas oğlana geldiğimize göre, önce şunu açıklayalım. Neden Opel ve neden bu modeli?
Aracımı 31 Ağustos 2020 tarihinde 133 bin liraya satın aldım. O tarih itibariyle bu fiyata satın alabilecek en mantıklı arabaları aradım taradım, eleye eleye geriye iki aday bıraktım. Birisi Opel Astra 1.6 atmosferik motorlu 2016 ve sonrası araçlar, diğeri de Toyota Corolla 1.33 Life paketli 2016 ve sonrası makyajlı araçlardı. Gerisi ya çok yüksek km'de, ya hasarları büyük, yahut sorun çıkarma ihtimalleri olan eski modelli araçlardı. 100 bin kmden daha yüksek aracım hiç olmamıştı. Eski araçların sorunlarıyla uğraşmak, sanayiyi sadece keyfi amaçları için kullanan birine zulümdür arkadaşlar. Sanayiye gidip lastik değiştirmek, belki bakım yaptırmak veya otomobile aksesuar eklemek gayet keyifli. Fakat arıza yaşayıp boynu bükük bir araçla gitmek, usta usta dolaşmak falan. Aman aman, Allah uzak etsin. Toyota peder beyde var, aşinayım zaten incelemeye zerre ihtiyacım yoktu fakat Astra J kasalar bende tamamen muamma. Hiçbir deneyimim yoktu. Önce internet araştırmaları, sonra yakın çevrede aynı araç sahipleri ile konuşmalar, ardından aracı sürmem ve kendim deneyimlemem.. Zaten Astra'nın kapısına elimi ilk attım ve kapıyı açtım, o an kararımın %50'sini verdim. Toyota tamam iyi hoş sorunsuz ama yok, Astra daha benlik. Corolla çok alçak üstelik. Astra'yı kullandıkça beğendim ve kesinleştirdim kararımı, haldır haldır aramaya koyuldum ve şimdiki aracımı, nam-ı diğer "tosun"umu satın almış bulundum. Görüldüğü üzere her aracıma bir isim takıyorum. Her birinin bende bıraktığı intibaya göre mutlaka duygusal bir adı var.
Satın aldığımda 42.000 kmdeydi, sadece sağ arka çamurlukta ve marşpiyel altında minicik bir boyası vardı. Tamamen servis bakımlıydı, lpg takılmamıştı ve başka hiçbir ekstrası olmayan, aile aracı olarak kullanılmış gayet temiz bir araçtı. Satın aldığımın daha ertesi günü, sabah ilk işim Elazığ'da bulunan Opel Yetkili Servisi'ne giderek aracın periyodik bakımını yaptırmak oldu. Bu konularda hassas biriyim ve aracıma hep bakarım, ne gerekiyorsa da hiç uzatmadan yaparım. Açıkçası bakım oldukça ucuz geldi, kampanya da vardı 660 liraya bakımı hallettik ve bakımdan çıkar çıkmaz Malatya'da bulunan Sağlamlar Otogaz'da Lovato marka lpg taktırdım. Aracı alış sebebim buydu zaten, yakıtı az olsun. Özellikle Sağlamlar'ı tercih ettim, işçiliklerinin tertemiz ve sorunsuz olduğunu bildiğim bir yer burası ve sağolsunlar her zamanki gibi çok güzel ilgilendiler, işlemimizi tamamladılar. (Aynı yerde sonrasında Afr ayarı da yaptırdım) İlk gün böyle geçmişti, peki 2. gün durulur mu? Aslaaa. Sanayinin yolu tutuldu, Elazığ Hakan Oto Aksesuar'da araçta eksik gördüğüm bütün kromajları abartı olmayacak şekilde ama göze de şık durup hitap edecek düzeyde yan cam tam krom çerçeveleri, ön sis kaşları, ön tampon bıyık vs. yaptık, balık sırtı anten taktık, kol dayama işini hallettik, krom plakalık yaptırdık ve kauçuk paspas seti satın aldık. Sanayide bir başka yerde alt karter muhafaza sacı taktırdık. Hatta bir tane de fazla satın almış oldum iade edemedim. Elimde öylece sıfır paketiyle duruyor. Belki ileride burada başlık açar satarım, şimdilik yatsın. Bitti mi? Hayır. Araçtaki en önemli eksiklerden biri multimedyaydı ve tavsiye üzerine Elazığ'da bir multimedyacıya giderek geri görüş kameralı bir multimedya bağlantısı yaptırdık. Tesla ekran beğenmedim, tabirimi mazur görün ama yerinde duruşunu beğenemedim at ve kelebek ilişkisi gibi görünüyordu gözüme. Bu yüzden orijinal ebatlarında güzel bir cihaz satın aldım. Aynı yerde arka kapı içlerinde olmamasına hayret ettiğim hoparlörleri de takmalarını istedim ve vitesin altında üst paketlerde olan kırmızı led takılmasını istedim. Araba, 2 gün içerisinde beklentimi karşılayacak hale dönüşmüştü Ertesi günlerde Lpg işletme ve muayene işlemlerini hallettik ve araç misler gibi oldu. Görsel paylaşmanın zamanı geldi sanırım.
(!!!!Yazının devamı hemen alt mesajda!!!!)
Son düzenleme: