- Katılım
- 10 Haz 2014
- Mesajlar
- 242
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 31
Arkadaşlar merhaba,
Teknik servise son bir yıldır en azından bir göz atanlarınızın bildiği üzere vectra b1 97 model aracım var. Arabayı geçen yıl mart ayında aldım. Aldığımdan beri 23.000 km yol yaptım.
2.0 Motor, Km ise 323.000
Bu bir yıllık sürede arabaya iyi, iyi değil bayağı iyi masraf yaptım. Hem de bayağı bir iyi. Bu masraflar karşıma çıktıkça her iki ayda bir arabayı satacağım diye ortaya çıktım, sonra satmadan geri çekildim. Satamadım aslında, "ticari yeteneklerim" (yalan söyleyip bozuk şeyi orijinali bu diye yutturmayı midemin kaldıramayışı vb.) zayıf olduğundan, yaptığım masrafa kıyasla aldığım komik rakamlar neticesinde satmadım. Üstelik zararına sattığım halde.
Dün muayeneye soktum aracı, geçemedim. Sonra ver elini şaşmaz, ver elini yıldız sanayi. Bilmeyenler için, yıldız sanayi bir araba mezarlığı, orada gördüğünüz amcaların bir çoğu ise taktıkları 0,1 mmlik ultra-alfa-infrared lens ile cebinizdeki parayı sayabilen insanlar. (Daha derin bilgi için sadece şifre verebilirim: 18-19-66.)
Şimdi konumuza dönelim sayın abilerim ve kardeşlerim;
Büyük gördüğüm sorunlar:
geçenlerde eski dükkanların birinde gördüğüm afişinde "yedek parça sıkıntısı olmayan tek marka" sloganıyla yola çıkmış Voltran marka lpg ve bozuk debimetre yüzünden fazla yakıt parası bu işin içerisinde.
Eğer bir yılda kazandığım bu tecrübe baştan bende olsaydı, bu arabayı gider yine alırdım. Ama belki bu sefer yaptığım masrafların yarısı aldatılmaktan ibaret olmazdı. Sanayi denen yerden nefret ediyorum. Eğer yarın bir gün olur ya, başbakan olursam, sanayi reformlarıyla gündeme geleceğim o derece. Ama olan oldu işte, haram olsun deyip geçiyorum.
Şimdi, bu arabaya bu kadar parayı gömdükten sonra.. sizce, bu arabayı satmaya değer mi?
Ya da ters psikoloji yapalım;
Şimdi, bu arabaya bu kadar parayı gömdüğüm halde.. sizce kalan bu masrafları da (bu sefer daha az amatör şekilde) yapmaya değer mi?
Satsam fiyatı belli. O fiyatlara alınacak arabalar da belli. Daha yeni yeni opele bakan dürüst ustalar bulmuşken, birden renaulta geçsem mesela, aynı süreci yaşama riski var.
Öbür taraftan, bu masrafları yapayım kapatayım derken yeni masrafların çıkma ihtimali. Hani çizgi filmlerde su kaçıran barajları parmaklarıyla tıkamaya çalışan karakterler gibi, bir yeri tıkadıkça öbür yerden kaçırıyor.
Yoksaaaaa....
Zamanında bir arkadaşımın dediği gibi,
En makulü eşeğe biner gibi binmek mi?
Yorumlarınızı bekliyorum
Teknik servise son bir yıldır en azından bir göz atanlarınızın bildiği üzere vectra b1 97 model aracım var. Arabayı geçen yıl mart ayında aldım. Aldığımdan beri 23.000 km yol yaptım.
2.0 Motor, Km ise 323.000
Bu bir yıllık sürede arabaya iyi, iyi değil bayağı iyi masraf yaptım. Hem de bayağı bir iyi. Bu masraflar karşıma çıktıkça her iki ayda bir arabayı satacağım diye ortaya çıktım, sonra satmadan geri çekildim. Satamadım aslında, "ticari yeteneklerim" (yalan söyleyip bozuk şeyi orijinali bu diye yutturmayı midemin kaldıramayışı vb.) zayıf olduğundan, yaptığım masrafa kıyasla aldığım komik rakamlar neticesinde satmadım. Üstelik zararına sattığım halde.
Dün muayeneye soktum aracı, geçemedim. Sonra ver elini şaşmaz, ver elini yıldız sanayi. Bilmeyenler için, yıldız sanayi bir araba mezarlığı, orada gördüğünüz amcaların bir çoğu ise taktıkları 0,1 mmlik ultra-alfa-infrared lens ile cebinizdeki parayı sayabilen insanlar. (Daha derin bilgi için sadece şifre verebilirim: 18-19-66.)
Şimdi konumuza dönelim sayın abilerim ve kardeşlerim;
Büyük gördüğüm sorunlar:
- Arabanın boyasında yanıklar var, büyüyecekler.
- Direksiyonda yerinden oynama ve boşluk var.
- LPG tesisatı değişecek, hala değiştiremedim, ne zaman değiştireyim diye birikim yapsam o para bir anda yırtık dondan çıkar gibi çıkan bir arızaya gitti.
- Arıza lambası lambda sensörü ve debimetre için yanıyor.
- Motor gürültülü.
- Kaçırıyor mu, yakıyor mu, emin olamadığım, artık emin olmak da istemediğim bir yağ eksiltme problemi var.
- İç döşemesi yıpranmış, direksiyon simidinin derisi yok.
- Arada bir geri vitese takarken zorluk yaşıyorum, bilen bilir.
- Motor performansı olması gerekenden zayıf, bunu hissediyorum. Yaptığım hız testinde (hız çok kötü bir şeydir) yokuş aşağı 180i anca gördüm.
- Çin malı bir radyatör, eminim bu yaz yine şenlik var.
- Tam tarif edemediğim, ama altta egzoz borusu oynuyormuş da bir yerlere sürtüyormuş gibi hissettiren bir ses var.
- Arka tekerleklerden birinden "zıvırt, cııırt" gibi tiz sesler duymaya başladım.
- Efendim işte, radyom çekmiyor, kime götürsem yapamadı.
- Butonlardan bazılarının ışığı yanmıyor, yol bilgisayarı tarihi hafızada tutamıyor, zaten yol bilgisayarı okunmuyor bile.
- Kontak anahtarının olduğu bölmedeki plastik kısımların pimleri bile kırık. Langır lungur oynuyor. Silikonladım en son, bir ay geçmeden kontak içinde bir parça kırıldı, onu yaptıracağım diye yine açıldı, sonra içimden gelmedi yine yapıştırmak.
- Tavan sarkıyor mesela.
- Yaz için bir çift yeni lastik almam gerek, arka lastikler kabaklaştı.
geçenlerde eski dükkanların birinde gördüğüm afişinde "yedek parça sıkıntısı olmayan tek marka" sloganıyla yola çıkmış Voltran marka lpg ve bozuk debimetre yüzünden fazla yakıt parası bu işin içerisinde.
Eğer bir yılda kazandığım bu tecrübe baştan bende olsaydı, bu arabayı gider yine alırdım. Ama belki bu sefer yaptığım masrafların yarısı aldatılmaktan ibaret olmazdı. Sanayi denen yerden nefret ediyorum. Eğer yarın bir gün olur ya, başbakan olursam, sanayi reformlarıyla gündeme geleceğim o derece. Ama olan oldu işte, haram olsun deyip geçiyorum.
Şimdi, bu arabaya bu kadar parayı gömdükten sonra.. sizce, bu arabayı satmaya değer mi?
Ya da ters psikoloji yapalım;
Şimdi, bu arabaya bu kadar parayı gömdüğüm halde.. sizce kalan bu masrafları da (bu sefer daha az amatör şekilde) yapmaya değer mi?
Satsam fiyatı belli. O fiyatlara alınacak arabalar da belli. Daha yeni yeni opele bakan dürüst ustalar bulmuşken, birden renaulta geçsem mesela, aynı süreci yaşama riski var.
Öbür taraftan, bu masrafları yapayım kapatayım derken yeni masrafların çıkma ihtimali. Hani çizgi filmlerde su kaçıran barajları parmaklarıyla tıkamaya çalışan karakterler gibi, bir yeri tıkadıkça öbür yerden kaçırıyor.
Yoksaaaaa....
Zamanında bir arkadaşımın dediği gibi,
En makulü eşeğe biner gibi binmek mi?
Yorumlarınızı bekliyorum
