ŞiiR Bölümü....

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan Nida
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
iSTiKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!
O benimdir, o benim milletimindir ancak!

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;
Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!

Mehmet Akif Ersoy
 
Dudağında yangın varmış dediler,
Tâ ezelden yayan koşarak geldim.
Alev yanaklara sarmış dediler,
Sevdâ seli oldum; taşarak geldim.

Kapılmışım aşk oduna bir kere,
Katlanırım her bir cefâya, cevre
Uğraya uğraya devirden devre
Bütün kâinatı aşarak geldim.

Yapmak, yıkmak senin bu gamlı ömrü.
Ben gönlümü sana verdim götürü.
Sana meftûn olduğumdan ötürü
Sarhoş oldum Neyzen, coşarak geldim.





 
Alacak

yol kenarındaki
yağmur mazgallarını
kumbara sanıp
harçlığımı atardım
bu yüzden en çok
denizden alacaklıyım.


Sunay Akın
 
Antik Acılar

Geçim parası için
nice yaşlının
eski İstanbul evlerinden
getirdiği eşyalar
üstüne kar koyulup
satılıyor antik
acılar çarşısında


Sunay Akın
 
İSKİ ile bağlantılı bir şiir olmuş mustafa :D

Güzel Tespit Nida, belki de ilk okuduğumdan beri bu şiiri sevmemin sebebi İSKİ de çalışıyor olmamdır...
 
Ben seni hiç sevmedim ki....
Ben seninle bir gün bizim lanet netcafede,
Ben seninle kalabalığın ortasındaki masamda,
Kendimi tren gibi hissettiğim o ortamda,
Benimle chatte olma ihtimalini sevdim.

Ne zaman karşısına otursam bilgisayarımın
ICQ'da Online olma ihtimalini sevdim
Password ü yazmamla başlayan,
Ömrümün en uzun, en kısa, en çocuk...
Ömrümün en ihtiyar zamanlarını bekliyordum
Çünkü sonunda sen orada oluyordun, Online oluyordun!

Ben senin bana chat açma ihtimalini sevdim...
"Tekrar merhaba" demeni,
Yazı rengini yeşil yapmanı,
Beni yalnız bırakmamanı sevdim.
Ben seni hiç sevmedim ki...
Chat'te benimle ilgilenmeni sevdim.

Ben seni hiç sevmedim ki...
Sorunlarımı dinlemeni sevdim.
Away olduğun zaman,
Yan yatmanı sevdim...
Klavyeyi sevdim döndüğün zaman
Gitmeni sevmiyordum;
Korkuyordum sana kırılmaktan.

Sen Online olmadığın zaman,
Hotmail hesabıma baktım;
Bağlantımı kestim, Ekran filitresini kırdım.
(ve dayak yedim babamdan
Ben senden E-mail alma ihtimalini sevdim.
Mail'ini gördüğümde heyecanlanmayı,
Okuduğumda gülümsemeyi sevdim.

Ben seni hiç sevmedim ki..
Yorgun akşamlarda yaptığımız chat'leri sevdim
Bir çiçek scriptini, bir gül scriptini sevdim.
Bir de yıldızları sevdim,
Sayfamı süsleyen yıldızlar...

Ben seni hiç sevmedim ki...
Kanalda "op" olmanı sevdim.
İktidara geçmeni,
İnsanlara hatırlatmanı ;
Chat'in bir adının da "geyik" olmadığını.

Beni kicklediğinde auto join olmayı sevdim
Taşları sevdim başıma vurduğunda
Ağlamayı sevdim disconnect oldugumda
Yalnız olduğumu anladığımda
Odaya yeniden girmeyi sevdim
Ben seni hiç sevmedim ki.

Düştüğün zaman,
Düşmeni sevdim.
Server'ı sevdim geldiğin zaman...
Kalmanı sevmedim;
Korkuyordum sana alışmaktan...
Yine de sevdim gülümsemeyi
"bye" deyip ayrılışının ardından.

Ben seni hiç sevmedim ki.
Ben seninle chat yapma ihtimalini sevdim
 
Yaşanılanları Kontrol-S ile kaydedip,
Kontrol-Z ile geri yaşıyorum
Ben sevdamı download edip masaüstüne alıyorum.
En çokta ekranı kapladığın o anı özlüyorum

Italik yürüyüşlüm, Bold bakışlı sevdiğim...
Öyle bir halt yedim ki, sakın affetme beni

Simge durumuna küçült, saatlerce beklet beni
Tüm sistemlerimi çökert, Ziple sıkıştır ve parçala
Alt F4 ile kapat, Shift ile değiştir beni
Kedinin mousela oynadığı gibi oyna,
Manzaralı mouse pedinde gezdir beni
Yeni bir pencere açalım ve unutalım her şey
Geri dönüşüm kutusuna gönderelim maziyi
Kısa yol oluştur fazla bekletme bu seveni
En çok Flash Animasyonlu halini özlüyorum
PC görünüşlü, Mac duruşlu sevdiğim
Kalpten kalbe bağlantım bağlantısı yapılır

Kapanır kapılar, ağa oturum açılır
Sevdamız monitöre saniyelerle yazılır
Disconnect olursam beni yine arar mısın?
Masaüstünde bulamazsan belgelerime bakar mısın?
Yokluğunda erişim paketi teselli olmasa da

Değişiklikleri kaydedip, yeniden bağlanır mısın?
 
ne güzeldi diil mi yaşadıklarımız, ne güzeldi...
artık ne sen, ne de ben bulamayız o günleri.
bazen düşünüyorum da...
bende de kazmalık vardı galiba, diyorum.
İkimiz de kıymetini bilemedik gençliğimizin.
hatırlar mısın, akşam olur pijamalarımızı giyerdik.
sen kokunu sürerdin...
oda mahvolurdu, adeta içinde yüzerdin çünkü.
olmadık şeylere güler, durup-dururken ağlardık.
görenler deli sanırdı, sanırsam.
güzel havalarda sokaklara çıkardık.
ama hep yağmura yakalanır, sıçana dönerdik.
bir de kar yağınca kartopu oynardık seninle.
topların içine hep taş koyardın, atardın.
sen, iskambil kağıtlarından fal bakardın.
İstediğin çıkmadığında sövüp kalaylardın, ağzın bozuktu biraz
Çok kızardın sigara içtiğime.
ve içkime karışırdın, oklavayla karşılardın beni
eve sarhoş geldiğimde.
az dayağını yemedim.
arasıra rejim yapardın, ama ihtiyacın vardı.
hükümet gibi karıydın şerefsizim.
komşunun çocukları vardı, bizim oğlanın kafasını yarmışlardı
beraber çocuk bahçesine giderdiniz.
ben televizyonda maça bakardım.
ne işim var çocuk parkında.
arasıra arkadaşlar gelir poker oynardık.
ben hile yapardım, sen yardım ederdin.
benim askerde yediğim dayak hikayeleri...
senin anderson'dan hikayelerin hiç bitmezdi..
İlk tanıştığımız günü hatırlar, gülerdik.
sen bana, üstümde ne vardı diye sorardın.
ben de, '40 sene geçti, ne bilim ben?' derdim
sen kızınca ben de sallamaya başlardım.
Çingene pembesi bi kazak,
ördek yeşili bi etek,
beyaz çoraplar,mor pabuçların....
güzel bir bahar akşamı sinemada karşılaşmıştık.
İkimiz de önümüze bakmamıştık.
Özellikle ben, güneş gözlüklerimin ardından kızları kesiyordum.
Çarpıştık önce, sen,'ÇÜŞŞŞ ayi' dedin.
sonra ben 'güzel olduğunuz kadar küstahsınız da! dedim.
sen hemen yavşadın, göz-göze geldik ve başladık, film gibi yani..
sonra ayrıldık.
sen benim ayak kokuma dayanamamıştın.
ben senin sarmısak kokan nefesine..
 
Hahahahahaaaa tombstone bravo yaaaa şiire değişik bir açıdan bakış... :D
 
Geri
Üst