ŞiiR Bölümü....

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan Nida
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Nida

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
1 Ağu 2006
Mesajlar
784
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Arkadaşlar yazdığınız veya duyup okuduğunuz güzel şiirleri burada bizimle paylaşın...






Güzeldiniz

Bir zamanlar sizi de sevmiştik hatırlar mısınız
Güzelsiniz demiştik gerçekten güzeldiniz
Her gece ayla beraber çıkardınız gökyüzüne
Gün olur güneşler doğardı aydınlığınızdan
Gözlerinizin şavkı vururdu duvarlara
Gün olur dağ rüzgarıyla gelirdiniz
İnsanı büyüleyen bir havanız vardı
Güzelsiniz demiştik gerçekten güzeldiniz



Ümit Yaşar Oğuzcan







Sere Serpe

Uzanip yativermis, sere serpe;
Entari siyrilmis hafiften;
Kolunu kaldirmis, koltugu görülüyor;
Bir eliyle de gögsünü tutmus.
icinde´kötülük yok, biliyorum;
Yok! Bením de yok ama
Olmazki!
Böylede yatilmazki​

Orhan Veli Kanik
 
Bayrak


Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü
Kız kardeşimin gelinliği,
Şehidimin son örtüsü,
IŞIK ışık dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum
Senin destanını yazacağım,
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım,
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım,
Dalgalandığın yerde ne korku ne keder,
Gölgende bana da bana da yer ver.
Sabah olmasın günler doğmasın ne çıkar,
Yurda ay yıldızının ışığı yeter,
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün,
Kizıllığında sığındık,
Dalgalardan çöllere düşürdüğü gün
Gölgene sığıındık,
Ey şimdi süzgün rüzgarlarda dalğalı
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim
Senin altında doğdum
Senin dibinde öleceğim,
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim
Yer yüzünde yer beğen,
Nereye dikilmek istersen,
Söyle seni oraya dikeyim.



Arif Nihat Asya


 
Son düzenleme:
Çingenem

dermansız bir sevdayı yükleyip yüreğine gittin
yazılmamış bir şiirin dizeleriydi dilinde aşk biliyorum
yalancı, yapay sevdalar harcın değildi senin
sen gülü rana, sen aşkın hilesiz yanı,
daha neydi ki yaşın
sarhoş masalarında kucaklarda gezdirirlerdi
tamamlanmamış bir şiirin dizeleri gibi
gözyaşların dizilirdi yanaklarına sıra sıra

düşler ki tek avuntundu
bir tek düşlere tutunurdun ceylan gülüşlünle
bilemezdin ki düşleri de yakarlar

şerefin beş para etmediği yerlerde

kirli sularla yıkasan da saçlarını
bilirim yüreğin lekesiz , tertemizdi senin

şerefsizliğin bol olduğu yerde doğdun sen
namus, ar haya erbabı geçinip
körpecik dudaklarında şarap içenlerin olduğu yerde

üşürdün hep o küçücük pencerende bilirdim
dalıp dalıp uzaklara giderdin
ağlardın şiir olur dökülürdü gözyaşların
ısınmak için düşlerini yakardın
yalnızların donarak öldüğü gecelerde…

“bir tek sen beni insan yerine koyuyorsun” derdin
bilirim hor görürlerdi seni, kimsesizdin
oysa sen dünyanın en güzel insanıydın
dünyanın en güzel kızıydın gönlümde
bir ben bilirdim içindeki güzelliği
bir de yıldızlar
dünyayı yakmak isterdim dokunduklarında sana
yetmezdi gücüm, kahrolurdum
gözyaşların kor olur yakardı içimi
oturup ağlardım senin yerine senden habersiz

başımız önümüze eğik şimdi
nasıl bakarız yüzüne senin
namussuzların yüreğini kirlettikleri yerde


********************

ne zaman İstanbul dense
yere yatan bir dilenci
simit satan bir genci

düşünürüm
bilmem neden....
 
Son düzenleme:
Dostluk Gülü
Bir gün evinizden çıkıp bir gül bahçesine girin, dokunun ellerinizle bir güle. Ama koparmayın sakın, yalnızca dokunun ve okşayın . Sevin, sadece sevin ve sevgisini tutup koyun gönlünüze.
Dalında duran bir gülün nasıl buram buram hasret, aşk en önemlisi de dostluk koktuğunu göreceksiniz.
Güllerin üzerindeki çiy damlalarına bakın! sevinç ve hasret gözyaşlarıdır onlar, dostluk gözyaşlarıdır. Sevdiği için dökülmüştür, dostu için. Sevgiyle okşadığınızda bakın nasıl özlemle yanar elleriniz, yüreğiniz nasıl da aşkla çarpar, sevgiyle tutuşur. Onu koparmaya varmaz eliniz. Kalbiniz titrer.
Dokunun bir güle, koparmayın; sadece dokunun. Ne kadar katı olursanız olun, katı yüreğinizin nasıl yumuşadığını göreceksiniz. Sevginin, dostluğun sıcaklığı kalbinize nasıl dolduğunu hissedeceksiniz.
Ve o an başınızı kaldırıp uçsuz, bucaksız gökyüzüne bakın, göğün mavisindeki ferahlığa. O an belki, sevdalı bir kuş gelip konacak saçlarınıza, ürpererek ve ürkerek gözlerinize bakacak. Avuçlarınızın içine alıp kalp atışlarını dinleyin. Salın sonra gökyüzündeki özgürlüğe ve derin bir nefes alın. Havada özgürce kanat çırpınışının güzelliğini doldurun içinize. Dostluğun, vefanın, sevginin, özgürlüğün eşsiz güzelliğini yaşayın.
“Gül verenin elinde gül kokusu kalır” der bir Çin atasözü. Bende gül koklayanın yüreğinde gül kokusu kalır diyorum. Bir gül ancak bir dostun elinden verilince, iç bayıltıcı güzelliğini algılar ve anlarız. Buram buram kokladığımızda dostluğun ağırlığını hissederiz.
Vefalı bir dostumuzu kaybettiğimizde yada ondan ayrıldığımızda nasıl da sancır yüreğimiz, gecelerce uykusuz kalır gözyaşı dökeriz. Sevgimizin, dostluğumuzun ölçüsünü ancak o zaman anlarız, ama ne yazık ki, bazen iş işten geçmiş olur. Çünkü geç kalmışızdır.
Bilir misiniz? nice köklü dostluklar, ayrılık tokatını beklermiş, anlaşılmak için?. İnsan bazen dostluğun önemini, değerini ve bir dostunu ne kadar çok sevdiğini ancak iş işten geçince anlar.
Balıklar engin denizde suyun kıymetini ancak ondan uzak kalınca farkına varır gerçek hayatın ne olduğunun.
Dostluklar öylesine güzel, öylesine derin, anlamlı, incelikli, içtenlikli ki; bir güneş kadar sıcak, toprak gibi vefalı, su gibi temizdir.
Vefanın, dilin, duygunun, yüreğin el ele, yüz yüze, iç içe girdiği, gönül gönüle birleştiği, bir gül bahçesinin güneşlenmesidir dostluk. Fırtınalarda, boranda yüreğimizin ısınmasıdır. İşte o nedenle, her şeye rağmen sizinde bir dostluk gülünüz olsun yüreğinizde...
Her şeye rağmen, yaşamak şey güzel yine de. Önemli olan kimseyi düşürmeden, düşmeden, tutunabilmemiz hayatın bir yerlerine. İnsanların biribirini seviyor olması, dostluk kurması ne güzel. Ne güzel karların yağması, karların erimesi, uçuşması kelebeklerin, açması çiçeklerin her bahar ne güzel. Yüreğimizin çarpması sevgiyle, dostlukla, annelerin sevgisi, çocukların gülmesi ne güzel...
Siz de bir güle dokunun ve sadece koklayın göreceksiniz ki, dostluklar, sevgiler ne kadar önemli ve değerlidir.
Dostluk öyle bir şey ki, hep tazelenmek ister. Hatırlanmak ister. Dost olun sizde, şu üç beş günlük ömrünüzde kimseye kötülük etmeyi düşünmeyin. Size kötülük etseler bile. Vicdanı rahat, yüreği temiz olun. Dostluğun aydınlığını, sıcaklığını ve lezzetini tadın. İliklerinize dek hissederek yaşayın.
"Dostlarınızla öyle yaşayın ki,düşman olduğunuzda, söyleyecek şeyleri olmasın.
Düşmanlarınızla öyle yaşayın ki, dost olduğunuzda, yüzü kızarmasın."
Yeri geldiğinde sararıp solun, düşen bir kuru yaprak olun, ama asla soldurmayın, sarartmayın dostluk gülünüzü...
“Gülleri dikenleriyle yargılayacağımıza, dikenler içinde böyle bir güzellik bulduğumuz için şükretmeliyiz!..”
Unutmayın, hayata hiçbir şeyiniz olmasa dahi, yüreğinizi ısıtacak hep bir dostluk gülünüz olsun...
 
Ölüm her aklına geldiğinde
Ah edip Vah deyip inleme..
Bu halinle Tanrı'yı incitmiş olacaksın..

Ecel kapını çaldığı zaman
Evi télaşa verme..

O geldiği zaman sen gitmiş olacaksın!
 
İSTANBUL'U DİNLİYORUM
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Birşey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum. Orhan VELİ
 
Son düzenleme:
Gözyaşı enflasyonunun zirveye çıktığı bir anda
Birde baktım bütün insanlar burnumun ucunda kuyrukta
Ellerinde kova ve güzel bir hava
Meğer ağlıyormuşum acılarım bedava...
 
Bravo arkadaşlar çok güzel paylaşımlar geliyor... Aynı şiirleri yazmamaya özen gösterin. Sıradakilerde benden olsun...

Yatağım
Ben ki her akşam yatağımda
Onu düşünüyorum.
Onu sevdiğim müddetçe
Yatağımı da seveceğim....
Orhan Veli Kanık



[SIZE=+1]BEN SANA MECBURUM[/SIZE]

http://www.siirgezginleri.net/yazdir.asp?id=140ben sana mecburum bilemezsin
adini mih gibi aklimda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle isitiyorum

agaçlar sonbahara hazirlaniyor
bu sehir o eski Istanbul mudur
karanlikta bulutlar parçalaniyor
sokak lambalari birden yaniyor
kaldirimlarda yagmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun

sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir aksamüstü ansizin yorulur
tutsak ustura agzinda yasamaktan
kimi zaman ellerini kirar tutkusu
birkaç hayat çikarir yasamasindan
hangi kapiyi çalsa kimi zaman
arkasinda yalnizligin hinzir ugultusu

Fatih'te yoksul bir gramofon çaliyor
eski zamanlardan bir cuma çaliyor
durup köse basinda deliksiz dinlesem
sana kullanilmamis bir gök getirsem
haftalar ellerimde ufalaniyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun

belki Haziran'da mavi benekli çocuksun
ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
bir sileb siziyor issiz gözlerinden
belki Yesilköy'de uçaga biniyorsun
bütün islanmissin tüylerin ürperiyor
belki körsün kirilmissin telas içindesin
kötü rüzgar saçlarini götürüyor

ne vakit bir yasamak düsünsem
bu kurtlar sofrasinda belki zor
ayipsiz fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yasamak düsünsem
sus deyip adinla basliyorum
içimsira kimildiyor gizli denizlerin
hayir baska türlü olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin.Atilla Ilhan
 
BEKLENEN

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar
?

NECİP FAZIL KISAKÜREK
 
Geri
Üst