Opel Vectra B 2.0 CD/CDX Düşünceleriniz?

Cemill05

Kayıtlı Kullanıcı
16-Bursa
Katılım
22 Tem 2025
Mesajlar
5
Tepkime puanı
1
Puanları
3
Merhaba, bu aracı almayı düşünüyorum, güncel fiyatları 200.000 TL'den başlayıp 400.000 tL'ye kadar ilerliyor. Ben Maksimum 280-290.000 TL'ye bu model bir araba almayı düşünüyorum. Otomatik vitesli olanlarını düşünüyorum. Yakıt olarak pek sorun etmiyorum zaten LPG olduğundan ötürü. Onun dışında YouTube'dan bir çok videosunu izledim, severekte izliyorum yol tutuşu mu hızı mı dersin canavar gibi bir araç. Yani beni çok tatmin etti genel olarak fakat aktif kullanım olarakta sizin düşüncelerinizi bekliyorum. Eğer bu aracı önerenler var ise hangi fiyat aralığındaki araçlara yönelmeliyim?
 
Büyük şehirdeyseniz (ki Bursa'lısınız zannediyorum) orada hala bu arabaları unutmamış yetkin Opel Usta'ları varsa ve aracın kaportasında "kanser" diye tabir edilen çürümeler de başlamamışsa düşünülebilinir. Aksi takdirde hiç bulaşmayın derim.

Bende 1997 model 2.0 CD otomatik var. Ankara'lı olmam sayesinde valla Ankara'lı yetkin Opel ustaları bu arabayı yürür halde tutuyorlar. İlçe, köy, kasaba, nahiye gibi yerdeyseniz hiç girmeyin bu olaya derim.

Bununla beraber, malum, araçlar epey yaş aldı. Alacağınız araç da en az 200.000 - 300.000 km yol katetmiş olacak muhtemelen.... Bir miktar yağ yakmaya başlamış ve eski performansını öyle kolay kolay veremez hale gelmiştir. Dolayısıyla performans konusunda zannettiğiniz kadar iyi çıkmayabilir. Alırken çok dikkat edin egzozdan mavi duman falan atmıyor olsun.

Yol tutuşu, hızı bu arabalar ilk çıktığı 90'lı yıllar ve 2000'li yılların başında evet gerçekten trafikteki belki ilk yüzde 5'lik performansa sahip araçlar arasında sayılabilinirdi ancak şimdilerde birçok başka araç da aynı yol tutuş ve hız performansına çok daha ufak haciml turbolu motorları sayesinde erişebiliyorlardırlar diye tahmin ediyorum. O bakımdan yani araç zannedildiği kadar abartılınmamalı diye düşünüyorum.

Ha ama aracın görünüşü dersen kesinlikle 10 NUMARA onda şüphe yok. Benim için de hala günümüzde bile "Vectra B" en güzel görünümlü araçlar içerisindedir.
Halen gövde üst kaput önünden gelipte yanlara doğru o dikiz aynasına dönüşen görsel detayı neredeyse hiçbir başka araçta bulmak mümkün değil. Aracın aerodinamik dizaynı da 10 numara. Sanırım 0.28 CD gibi bir değeri vardı. Trafikteki şu anda çoğu 2025 model araç bile o aerodinamik katsayının yanına bile yaklaşamayacak durumda. Görünüş olarak da aerodinamik olarak da füze gibi uçak gibi araba kesinlikle ama yine de siz bilirsiniz.

(Bagaj hacmi falan da oldukça büyüktür aslında. Mesela şimdi bir Toyota Corolla veya Toyota C-HR almaya kalksanız onların bagajı bizim bu 500 Litrelik bagaja sahip Vectra'lar kadar değiller. Gerçi ama siz LPG tesisatından bahsetmişsiniz o bagajda bayağı bir yer kaplıyordur. Bendeki araç sırf benzinli. Aracı eğer çok kullanmayacaksanız size de LPG tesisatını söküp sırf benzinli kullanmanızı tavsiye ederim. Muayenelerde bile sıkıntı çıkarır. Ben haftada en fazla 1-2 kez kullandığım için LPG'siz idare edebiliyorum. Zaten benim araç 97 model olmasına rağmen hala 233.000km'de.)

Aracı alacaksanız dediğim gibi "en temizi"ni almaya gayret edin. Fiyat ikinci planda olsun. kilometre önemli olmasına rağmen çok da önemli değil.
Şöyle ki: Araç 150.000 km'dedir mesela ama komple şehir içi kullanıldığı için sürekli yüksek ve fazla devir yapmaktan otomatik vites kutusu dahil bitmiş harap olmuş olabilir. Buna nazaran başka bir araç 400.000km'de olmasına rağmen çok fazla miktarda uzun yol katedilerek bu km değerine ulaşmışsa motor ve şanzuman o şehirde kullanılmış araca nazaran muhtemelen daha az yıpranmıştır.

Fakat tüm bu yorumları elbette aracı eğer çok çok beğendiyseniz diye yapıyorum. Aksi takdirde hiç bu olaya girmeyin derim :)
 
Son düzenleme:
Büyük şehirdeyseniz (ki Bursa'lısınız zannediyorum) orada hala bu arabaları unutmamış yetkin Opel Usta'ları varsa ve aracın kaportasında "kanser" diye tabir edilen çürümeler de başlamamışsa düşünülebilinir. Aksi takdirde hiç bulaşmayın derim.

Bende 1997 model 2.0 CD otomatik var. Ankara'lı olmam sayesinde valla Ankara'lı yetkin Opel ustaları bu arabayı yürür halde tutuyorlar. İlçe, köy, kasaba, nahiye gibi yerdeyseniz hiç girmeyin bu olaya derim.

Bununla beraber, malum, araçlar epey yaş aldı. Alacağınız araç da en az 200.000 - 300.000 km yol katetmiş olacak muhtemelen.... Bir miktar yağ yakmaya başlamış ve eski performansını öyle kolay kolay veremez hale gelmiştir. Dolayısıyla performans konusunda zannettiğiniz kadar iyi çıkmayabilir. Alırken çok dikkat edin egzozdan mavi duman falan atmıyor olsun.

Yol tutuşu, hızı bu arabalar ilk çıktığı 90'lı yıllar ve 2000'li yılların başında evet gerçekten trafikteki belki ilk yüzde 5'lik performansa sahip araçlar arasında sayılabilinirdi ancak şimdilerde birçok başka araç da aynı yol tutuş ve hız performansına çok daha ufak haciml turbolu motorları sayesinde erişebiliyorlardırlar diye tahmin ediyorum. O bakımdan yani araç zannedildiği kadar abartılınmamalı diye düşünüyorum.

Ha ama aracın görünüşü dersen kesinlikle 10 NUMARA onda şüphe yok. Benim için de hala günümüzde bile "Vectra B" en güzel görünümlü araçlar içerisindedir.
Halen gövde üst kaput önünden gelipte yanlara doğru o dikiz aynasına dönüşen görsel detayı neredeyse hiçbir başka araçta bulmak mümkün değil. Aracın aerodinamik dizaynı da 10 numara. Sanırım 0.28 CD gibi bir değeri vardı. Trafikteki şu anda çoğu 2025 model araç bile o aerodinamik katsayının yanına bile yaklaşamayacak durumda. Görünüş olarak da aerodinamik olarak da füze gibi uçak gibi araba kesinlikle ama yine de siz bilirsiniz.

(Bagaj hacmi falan da oldukça büyüktür aslında. Mesela şimdi bir Toyota Corolla veya Toyota C-HR almaya kalksanız onların bagajı bizim bu 500 Litrelik bagaja sahip Vectra'lar kadar değiller. Gerçi ama siz LPG tesisatından bahsetmişsiniz o bagajda bayağı bir yer kaplıyordur. Bendeki araç sırf benzinli. Aracı eğer çok kullanmayacaksanız size de LPG tesisatını söküp sırf benzinli kullanmanızı tavsiye ederim. Muayenelerde bile sıkıntı çıkarır. Ben haftada en fazla 1-2 kez kullandığım için LPG'siz idare edebiliyorum. Zaten benim araç 97 model olmasına rağmen hala 233.000km'de.)

Aracı alacaksanız dediğim gibi "en temizi"ni almaya gayret edin. Fiyat ikinci planda olsun. kilometre önemli olmasına rağmen çok da önemli değil.
Şöyle ki: Araç 150.000 km'dedir mesela ama komple şehir içi kullanıldığı için sürekli yüksek ve fazla devir yapmaktan otomatik vites kutusu dahil bitmiş harap olmuş olabilir. Buna nazaran başka bir araç 400.000km'de olmasına rağmen çok fazla miktarda uzun yol katedilerek bu km değerine ulaşmışsa motor ve şanzuman o şehirde kullanılmış araca nazaran muhtemelen daha az yıpranmıştır.

Fakat tüm bu yorumları elbette aracı eğer çok çok beğendiyseniz diye yapıyorum. Aksi takdirde hiç bu olaya girmeyin derim :)
Öncelikle cevabınız için teşekkür ederim. İstanbulda yaşıyorum. Opel Ustası olarak sanayide Opel ile ilgilenen içini dışını bilen tanınan bir abimiz var. (Dudullu Ferudun Oto) Yani eğer aracı istanbul içinden alırsam ekspertiz+usta yaptırabilirim. Veya sadece ustaya götürüpte baktırabilirim. Onun dışında evet araç yaşlandı fakat bu fiyat bandında bu özelliklerde D segment daha güzel bir araç alınabilir mi bilmiyorum. Bu aracı alırsam eğer sürekli kullanacağım gerek uzun yol gerek şehir içi kullanım olarak kullanmayı düşünüyorum. Sizdeki aracı siz kaç yıldır kullanıyorsunuz? Bir de şehir içi kullanımda motorun çok fazla ısındığını çoğu kişi söylüyor böyle bir şey yaşadınız mı? Onun dışında elektriksel sorunları bu araçların kroniği imiş sanırım. Bunlar masraflı sorunlar olmadığı için benim açımdan çok fazla önemli değiller. Aracın önemli parçalarında sorun yaşamak istemiyorum sadece. Bu arada bu araçta benim için LPG şart çünkü 2000 motor ve biraz yakıyor en azından LPG ile maliyeti düşürebilme imkanı var fakat muayene sıkıntısı yaşayan duymamıştım daha önce.
 
Rica ederim. İstanbul'da yaşıyorsanız durum fevkalade. Dediğiniz gibi orda bu arabaları hala unutmamış, hala çok iyi tanıyan en iyi Opel Usta'larını bulabilirsiniz. Fiyat konusunda ve D segmenti konusunda evet aslında bu yaşta bir araba için "kelepir" denilebilecek bile bir fiyatda satılıyor bu araçlar o konuda size de katılıyorum.

Bendeki aracı ben 2003 senesinden beri kullanıyorum. Rahmetli babamdan bana miras kaldı. Aldığımızda 100.000km'deydi. Ben onun üzerine 133.000km ekstra yol yaptım büyük oranda şehir içi kullanım olmak üzere. Yani bendeki araç 22 senedir bizimle.

Şehir içi kullanımda, İstanbul-Bodrum gibi sıcak iklimde bile olsa ve üstüne üstlük klima açık bile olsa eğer fan müşürü doğru düzgün çalışıyorsa, termostat olması gerektiği gibi çalışıyorsa ve fan motoru da gereğince radyatörü soğutuyor ve radyatörde de aşırı tozlanma ve kirlenme gibi bir durum yoksa ve alternatör de tüm bu ekstra yükü karşılayacak derecede dirayetli ise bu araçlar kolay kolay dur kalklı trafikte bile hararet yapmazlar kolay kolay 95 santigratın üzerine çıkmazlar.

Ben mesela klima açıkken bile yazları aşırı sıcak havası olan meşhur dur-kalklı Bodrum trafiğinde bile en fazla 95 santigrat ya görmüşümdür ya da görmemişimdir. Normalde bu araçları sürerken hararetin 90 ila 92 santigratda "ÇAKILI" olması gerekir. (Meğerki uzun yolda uzun bir yokuş inerseniz pek tabii ki bu hararet seviyeleri 85 ila 80 santigratlara kadar da inebilir ki gayet normal bir durumdur.)

Elektrik aksamındaki sorunlar konusunda haklısınız. Özellikle bizim araçlarda "Egzantrik Devir Sensörü" diye bir parça vardır ki öldürmez ama "süründürür".
Bozulursa yolda bırakmaz, en fazla deviri 4500'ün üzerine çıkaramazsınız ama onu her 1-2 senede bir de değiştirmek gerekiyor maalesef. Bununla beraber yolda bırakabilecek en hayati parçalar olarak da "Krank Devir Sensörü"nü başta sayabilirim. Aracı aldığınızda o sensörü de yenisi ve iyisiyle değiştirmeyi ihmal etmeyin.

Yolda bırakma hususunda benzin pompası tabiyatıyle bir sorun çıkarabilir . O da önemli ve pahalı bir parçadır. Aracı aldığınızda "BOSCH" marka benzin pompasıyla değiştirin derim.

Tüm bunlarla beraber araçta iki adet patlaması muhtemel rakor bağlantısı var:
1) Otomatik vites soğutması için radyatöre giren ve çıkan rakorlar
2) Hidrolik direksiyon gidiş-geliş rakorları

Birincisinde oluşabilecek bir patlak sizi KESİNLİKLE yolda bırakır dolayısıyla onları yenileyin. Hidrolik direksiyon rakorlarında (özellikle basınçlı kısımda yani "gidiş"te olabilecek bir patlak) sizi yolda bırakmaz ama direksiyon "taşlaşacağı" için büyük sıkıntı yaratır.

Tüm bunlarla beraber, belki motor elektronik sisteminin TÜM RÖLELERİ'nin yenileriyle değiştirilmesi gündeme gelebilir. Bu konuda da paraya kıymayın. Aldığınızda o röleleri de yenisiyle değiştirin.

Soğutma sisteminde bizim bu araçlarda soğutma sıvısını devridaim yapan "ahtapot hortum" diye bir parça vardır. Soğutma sıvısı en çok bu parçadaki sızıntılar yüzünden olur. Onu da değiştirmek gerekebilir. (Onu değiştirmek, sökmek için emme manifoldunu da sökmek gerekiyor. Hazır emme manifoldu da sökülmüşken içi iyice bir temizlenmesi iyi olur çünkü orası da bayağı bir yağ ve kir topluyor.)

Tüm bunlarla beraber, aklıma "şimdilik" gelen detaylar bunlar. Motor düzgün soğutulduğu ve rölantisi de "sağlıklı" olduğu müddetçe gayet "öngörülebilir" bir sürüş ve "performans" sağlayacağını size söyleyebilirim. (Normalde bu araçlar ideal çalışma sıcaklığı olan 90 santigratda, klima çalışmıyorken, rölantide saatde 0.9 litre yakıt yakması lazım. Araç bilgisayarından "Instant Cons. / Instant Consumption / Anlık Yakış" şeklinde bu veriyi teyid edebilirsiniz)
Ha tabii yıllık bakımlarını ve kayışıyla beraber triger seti olsun triger gergi rulmanı, devridaim pompası, v kayışı ve v kayışı gergi rulmanını da düzenli periyotlarda değiştirdiğiniz müddetçe (motor yağı, yağ filtresi, benzin filtresi, bujiler bunları düzenli aralıklarla kaliteli mzelzemelerle değiştirdiğiniz varsayıyorum.) size ciddi bir problem çıkartacağını zannetmiyorum.

Ha birde otomatik vites yağı mevzusu var. Vites yağını kontrol edin. Eğer kapkara olmuşsa onu da muhakkak bir Dextron 3 kalitesinde bir ATF yağıyla değiştirmeyi ihmal etmeyin. Vites sağlığı açısından elzemdir. Vites yağını da bol bol koyun bu arada. Hiç zararı yoktur aksine vites daha rahat çalışır, vitesler rahatça geçer.

LPG konusunda da ben TüvTÜRK'teki muayenelerde gördüm ki oldukça fazla miktarda yaşlı araç LPG tesisatındaki kaçaklar yüzünden muayeneden geçemiyor. İlla ki ikinci seferde de muayeneye gelmek zorunda kalıyorlar onu gözlemlemiştim deneyimlerimi paylaşmak istedim.
 
Çok detaylı bir şekilde anlatmışsınız teşekkür ederim. Eğer bu aracı satın alırsam bu dediklerinizi dikkate alacağımdan şüpheniz olmasın :)

Evet genel olarak arabayla ilgilenin ki o da hakkını versin demişsiniz açıkçası 😄. Ondan yana sorun yok ben her türlü parçasını da değiştiririm ama benden önce kullanan nasıl kullandı onu bilemediğim için ikilemde kalıyorum. Örneğin antifriz yerine musluk suyu koyan insanlar var. Bu da bir çok parça üzerinde paslanma yapıyor. Onun içinde ekspertizde araç lifte kaldırılırsa altına bakmak lazım. Bu arada arabayı taksitli alacağım o yüzden büyük ihtimalle galerilerden/otomotivden alacağım için direkt olarak kullanıcısı ile muhattap olamayacağım.

Peki arabayı alırken kurumsal bir ekspertize sokmam yeterli olur mu yoksa ayrıyetten ustaya da göstermeli miyim? Araba alım satımıyla pek aram yok bu yüzden bildiğim kadarıyla ekspertizin en üst paketini de alsak çok detaylı bakılmyor sanırım. Bu yüzden güvenemiyorum. Fakat şu 3ü en önemlileri bence Kaçak testi, Kompresyon testi, Dyno testi.

Sizdeki araç şehir içi/şehir dışı ne kadar yakıyor? LPG/Benzin de bu fark ediyor mu pek bilmiyorum ama sormak istedim.
 
Rica ederim. İstanbul'da yaşıyorsanız durum fevkalade. Dediğiniz gibi orda bu arabaları hala unutmamış, hala çok iyi tanıyan en iyi Opel Usta'larını bulabilirsiniz. Fiyat konusunda ve D segmenti konusunda evet aslında bu yaşta bir araba için "kelepir" denilebilecek bile bir fiyatda satılıyor bu araçlar o konuda size de katılıyorum.

Bendeki aracı ben 2003 senesinden beri kullanıyorum. Rahmetli babamdan bana miras kaldı. Aldığımızda 100.000km'deydi. Ben onun üzerine 133.000km ekstra yol yaptım büyük oranda şehir içi kullanım olmak üzere. Yani bendeki araç 22 senedir bizimle.

Şehir içi kullanımda, İstanbul-Bodrum gibi sıcak iklimde bile olsa ve üstüne üstlük klima açık bile olsa eğer fan müşürü doğru düzgün çalışıyorsa, termostat olması gerektiği gibi çalışıyorsa ve fan motoru da gereğince radyatörü soğutuyor ve radyatörde de aşırı tozlanma ve kirlenme gibi bir durum yoksa ve alternatör de tüm bu ekstra yükü karşılayacak derecede dirayetli ise bu araçlar kolay kolay dur kalklı trafikte bile hararet yapmazlar kolay kolay 95 santigratın üzerine çıkmazlar.

Ben mesela klima açıkken bile yazları aşırı sıcak havası olan meşhur dur-kalklı Bodrum trafiğinde bile en fazla 95 santigrat ya görmüşümdür ya da görmemişimdir. Normalde bu araçları sürerken hararetin 90 ila 92 santigratda "ÇAKILI" olması gerekir. (Meğerki uzun yolda uzun bir yokuş inerseniz pek tabii ki bu hararet seviyeleri 85 ila 80 santigratlara kadar da inebilir ki gayet normal bir durumdur.)

Elektrik aksamındaki sorunlar konusunda haklısınız. Özellikle bizim araçlarda "Egzantrik Devir Sensörü" diye bir parça vardır ki öldürmez ama "süründürür".
Bozulursa yolda bırakmaz, en fazla deviri 4500'ün üzerine çıkaramazsınız ama onu her 1-2 senede bir de değiştirmek gerekiyor maalesef. Bununla beraber yolda bırakabilecek en hayati parçalar olarak da "Krank Devir Sensörü"nü başta sayabilirim. Aracı aldığınızda o sensörü de yenisi ve iyisiyle değiştirmeyi ihmal etmeyin.

Yolda bırakma hususunda benzin pompası tabiyatıyle bir sorun çıkarabilir . O da önemli ve pahalı bir parçadır. Aracı aldığınızda "BOSCH" marka benzin pompasıyla değiştirin derim.

Tüm bunlarla beraber araçta iki adet patlaması muhtemel rakor bağlantısı var:
1) Otomatik vites soğutması için radyatöre giren ve çıkan rakorlar
2) Hidrolik direksiyon gidiş-geliş rakorları

Birincisinde oluşabilecek bir patlak sizi KESİNLİKLE yolda bırakır dolayısıyla onları yenileyin. Hidrolik direksiyon rakorlarında (özellikle basınçlı kısımda yani "gidiş"te olabilecek bir patlak) sizi yolda bırakmaz ama direksiyon "taşlaşacağı" için büyük sıkıntı yaratır.

Tüm bunlarla beraber, belki motor elektronik sisteminin TÜM RÖLELERİ'nin yenileriyle değiştirilmesi gündeme gelebilir. Bu konuda da paraya kıymayın. Aldığınızda o röleleri de yenisiyle değiştirin.

Soğutma sisteminde bizim bu araçlarda soğutma sıvısını devridaim yapan "ahtapot hortum" diye bir parça vardır. Soğutma sıvısı en çok bu parçadaki sızıntılar yüzünden olur. Onu da değiştirmek gerekebilir. (Onu değiştirmek, sökmek için emme manifoldunu da sökmek gerekiyor. Hazır emme manifoldu da sökülmüşken içi iyice bir temizlenmesi iyi olur çünkü orası da bayağı bir yağ ve kir topluyor.)

Tüm bunlarla beraber, aklıma "şimdilik" gelen detaylar bunlar. Motor düzgün soğutulduğu ve rölantisi de "sağlıklı" olduğu müddetçe gayet "öngörülebilir" bir sürüş ve "performans" sağlayacağını size söyleyebilirim. (Normalde bu araçlar ideal çalışma sıcaklığı olan 90 santigratda, klima çalışmıyorken, rölantide saatde 0.9 litre yakıt yakması lazım. Araç bilgisayarından "Instant Cons. / Instant Consumption / Anlık Yakış" şeklinde bu veriyi teyid edebilirsiniz)
Ha tabii yıllık bakımlarını ve kayışıyla beraber triger seti olsun triger gergi rulmanı, devridaim pompası, v kayışı ve v kayışı gergi rulmanını da düzenli periyotlarda değiştirdiğiniz müddetçe (motor yağı, yağ filtresi, benzin filtresi, bujiler bunları düzenli aralıklarla kaliteli mzelzemelerle değiştirdiğiniz varsayıyorum.) size ciddi bir problem çıkartacağını zannetmiyorum.

Ha birde otomatik vites yağı mevzusu var. Vites yağını kontrol edin. Eğer kapkara olmuşsa onu da muhakkak bir Dextron 3 kalitesinde bir ATF yağıyla değiştirmeyi ihmal etmeyin. Vites sağlığı açısından elzemdir. Vites yağını da bol bol koyun bu arada. Hiç zararı yoktur aksine vites daha rahat çalışır, vitesler rahatça geçer.

LPG konusunda da ben TüvTÜRK'teki muayenelerde gördüm ki oldukça fazla miktarda yaşlı araç LPG tesisatındaki kaçaklar yüzünden muayeneden geçemiyor. İlla ki ikinci seferde de muayeneye gelmek zorunda kalıyorlar onu gözlemlemiştim deneyimlerimi paylaşmak istedim.
Çok detaylı bir şekilde anlatmışsınız teşekkür ederim. Eğer bu aracı satın alırsam bu dediklerinizi dikkate alacağımdan şüpheniz olmasın :)

Evet genel olarak arabayla ilgilenin ki o da hakkını versin demişsiniz açıkçası 😄. Ondan yana sorun yok ben her türlü parçasını da değiştiririm ama benden önce kullanan nasıl kullandı onu bilemediğim için ikilemde kalıyorum. Örneğin antifriz yerine musluk suyu koyan insanlar var. Bu da bir çok parça üzerinde paslanma yapıyor. Onun içinde ekspertizde araç lifte kaldırılırsa altına bakmak lazım. Bu arada arabayı taksitli alacağım o yüzden büyük ihtimalle galerilerden/otomotivden alacağım için direkt olarak kullanıcısı ile muhattap olamayacağım.

Peki arabayı alırken kurumsal bir ekspertize sokmam yeterli olur mu yoksa ayrıyetten ustaya da göstermeli miyim? Araba alım satımıyla pek aram yok bu yüzden bildiğim kadarıyla ekspertizin en üst paketini de alsak çok detaylı bakılmyor sanırım. Bu yüzden güvenemiyorum. Fakat şu 3ü en önemlileri bence Kaçak testi, Kompresyon testi, Dyno testi.

Sizdeki araç şehir içi/şehir dışı ne kadar yakıyor? LPG/Benzin de bu fark ediyor mu pek bilmiyorum ama sormak istedim.
Rica ederim. Teşekkür Ediyorum.

Evet, kesinlikle arabayla ilgilenmek gerekiyor. Bu konuda mutabıksak fevkalde. Onun dışında bahsettiğiniz gibi eğer araç sırf antifrizsiz musluk suyuyla kullanılmışsa o gerçekten bir problem.

Şimdi bak kardeşim ekspertiz konusunda söyleyeceklerim ezber bozabilir ve hatta halka açık olan bu yazımı okuyan bu forumdaki dahil olmak üzere birçok insanı kızdırabilir ancak şunu söyleyeceğim: Bu yaştaki araçlar için ekspertiz incelemesi hem gereksiz hem de ekspertizi yapan kişiler/ustalar açısından angarya gibi birşeydir.

Şöyle gerekçelendirmeye çalışayım düşüncemi:
Kardeşim sen zaten 25+ yıl üstü bir araç alıyor musun almıyor musun ? Alıyorsun! Eee öyleyse ekspertizde ne çıkmasını bekliyorsun??? Yani şimdi benim mantığım şöyle çalışıyor: Bu alacağın araç şu ana kadar 25+ yılı bir şekilde hasbelkader atlatabilip bu günlere de geldiyse bir nevi bir şekilde asgari müşterek iyi bir bakıma girdi ki bu günlere kadar geldi ve satışa sunuldu. Aksi takdirde zaten sahibi ya bu aracı parçalanıp yedek parçalarının başka araçlarda kullanılması için bir "simsar"a satacaktı ya da direkt hiç bu işlerle uğraşmayıp aracı direkt "hurda"ya çıkaracaktı.
Yani anlatabiliyor muyum düşüncemi? Dolayısıyla sen bu aracı ekspertize falan sokacam edecem tutacam diye kesinlikle titizlenme. Yani zaten sen 2. el piyasasındaki en ucuz araçlardan birini alıyorsun ekspertizin ne demesini ibekliyorsun? Ha ama bak şu olur: Tanıdığın güvendiğin bir Opel Usta'sıyla gidersin motora orasına şurasına burasına bakarsın, usta "OKEY" de derse alırsın. Bu bu kadar basit birşey alsında.

Hayır yani şundan dolayı söylüyorum: Abicim bu arabalar gerçekten UCUZ.... hakiki manada 10 ila 5 yaşında araba almaya kalksan MİLYON civarlarında para vermen gerekiyor. Dolayısıyla ciddi manada bir ekspertiz ücreti insanın hem finansal açıdan zarar görmemesi hem de oluşan alışveriş sonrasında MANEVİ açıdan zarar görmemei açısından önemli bir kriter gerçekten.

Ama abi sen zaten 25+ yaşında bir araç alıyorsun. Bir şekilde o kadar yıla nazaran dayanmış etmiş tutmuş, yani bu araçların da piyasası da böyle maalesef. Yani hayatın gerçeklerinden bahsediyorum yanlış anlama.

Ha mesela 5 yaşında 2. el 75.000km'de falan bir araç almaya kalksan "KESİNLİKLE EKSPERTİZE SOK" diye diretirdim ama işte anla beni be abicim ya :) diyorum.

Alacağın arabanın "airbag"lerinin patlak olduğu mesela ekspertizde çıksa ne yapacaksın mesela? hakkaten bunu ciddi soruyorum ne yapacaksın?
Sen zannediyor musun şu ana kadar airbag'leri patlamamış bir mesela 1999 model Vecra seni kazada kurtaracak ? Muhtemelen o aracın da airbag tesisatı patlamamış olsa bile çoktan "mefta" olduğu için o araçla yapacağın kazada da airbag açılmayacak, veya 20+ yıl o ufacık mekanda bekleyen airbag balonu zaman içerisinde bir takım deformasyonlar geçirdiği için ciddi bir kaza esnasında airbag patladığında senin yüzüne hasar verecek....

Bunların hepsi 20+ yaşda araç alırken düşünülmesi ve alınılması gereken riskler açıkcası. Hal böyle olunca ben çok da fazla bu konuda ikircikli olmamanı tavsiye ederim.

Kompresyon testi, Dyno testi demişsin ama abi onlar yani bir nevi "boş" işler. Araçtan mavi duman atmadğı müddetçe, araçta vuruntu yok, rölantisi güzeli, hızlanması da makul seviyede olduğu müddetçe bu tarz şeylere gerek yok. Sonuçta 300 Beygirlik V8 bir araçtan bahsetmiyoruz. Rahat ol. Takıl baba.

Ama bana sorarsan da: Alma :)
 
Ya şimdi ben ekspertiz deyince biraz abes kaçtığının farkındayım fakat ben bunu zaten kaportasında boya mı var değişen mi var bunun için istemiyorum zaten. Tek isteğim motorun durumu dyno testinde motor %70in üzerindeyse almayı düşünüyorum. Eğer değilse zaten rektefiye zamanı gelmiştir ki alıpta yaptırmakla hiç uğraşamam. Sanayide ustaya götürsen ne anlar dyno testinden. Demek istediğim bu yani. Yoksa geri kalana usta da bakar okeyler.

O şekilde düşünüyorum yani ben de ucuz araba alıyorum diye çöp mal da almak istemiyorum. Onun dışında haklısın ekspertiz meselesinde. Ben zaten aracın kaportasına baktırmak için söylemiyorum bunu.

Bu yaştaki araçlarda güvenlik namına bir beklentim yok zaten. Airbag açsa bile o airbag seni kurtarmaz.

Ben sadece akıl danışmaya çalışıyorum. İlk defa araba alıyorum öyle düşünün. Tabi araba alıp sattıkça akıl yapım değişecektir, şuan pek aklım ermiyor olabilir bu tarz şeylere.

Yine de teşekkür ederim zaman ayırıp yazdığınız için
 
  • Beğen
Tepkiler: Nussem
10 sene boyunca manuel vitesli, LPG'siz 1998 model 2.0 GLS kullandım. Aracımdan son derece memnundum. Metalik gri renkte zamanla güneş yanıkları oldu. Evde 2 araba daha olunca, bir de kafama göre güzel bir boyacı bulamayınca aracı sattım. 10 sene boyunca hiç sıkıntı yaratmadı diyebilirim. Bu araçların en büyük özelliği dandik denen kalitesiz yedek parçaları hiç sevmemesidir. Kaliteli yedek parça kullanılırsa uzun süre sorun çıkarmazlar. Diğer yandan emsal araçlar arasında zamanının en ekonomik, en performanslı, en güvenilir ve en şık aracıdır. Donanım olarak CD olanını tavsiye ederim.
 
  • Beğen
Tepkiler: Nussem ve Cemill05
10 sene boyunca manuel vitesli, LPG'siz 1998 model 2.0 GLS kullandım. Aracımdan son derece memnundum. Metalik gri renkte zamanla güneş yanıkları oldu. Evde 2 araba daha olunca, bir de kafama göre güzel bir boyacı bulamayınca aracı sattım. 10 sene boyunca hiç sıkıntı yaratmadı diyebilirim. Bu araçların en büyük özelliği dandik denen kalitesiz yedek parçaları hiç sevmemesidir. Kaliteli yedek parça kullanılırsa uzun süre sorun çıkarmazlar. Diğer yandan emsal araçlar arasında zamanının en ekonomik, en performanslı, en güvenilir ve en şık aracıdır. Donanım olarak CD olanını tavsiye ederim.
Teşekkür ederim bende CD veya CDX paket düşünüyordum. Aracı satın aldığımda dediğiniz gibi orjinal parçalarını alıp değiştirmek istiyorum. Sizdeki aracı yakın zamanda mı sattınız? Bir de mesela 250-300 binde vectra aldım diyelim kaç kilometre de elimden çıkartmalıyım
 
Teşekkür ederim bende CD veya CDX paket düşünüyordum. Aracı satın aldığımda dediğiniz gibi orjinal parçalarını alıp değiştirmek istiyorum. Sizdeki aracı yakın zamanda mı sattınız? Bir de mesela 250-300 binde vectra aldım diyelim kaç kilometre de elimden çıkartmalıyım
Bence çok temizini bulmak zor olduğu için CDX gereksiz, zira bu araçlarda elektrik tesisatı çok önemlidir. Bu yaşlardaki araçlarda ne kadar çok donanım o kadar çok elektrik sorunu demektir. Satalı epeyce oldu. Aracı üyemiz olan bir arkadaş aldı. Sanırım aracı 180.000 km civarında sattım. Hiç bir araçta arabanın motoru ....km kadar gider diyemeyiz. Evin emektarı olan 1991 model LPG'siz Vectra A 2.0 500.000 km ye doğru gidiyor, conta yanığı hariç aracın motoruna müdahale edilmedi, şimdilik bir sorun da görülmüyor. Bir ara 1993 model LPG'li Astra F SW kullandım, 260.000 km de subap deldi, subapları, pistonları ve segmanları yeniledik. Bir ara da 2001 model LPG'li 1.4 motor Kango almıştım onu da 250.000 km civatında sattım, usta 20.000 km sonra motor isteyebilir demişti. Aracın geçmişi çok önemli, LPG desen malum motorun ömrünü düşürüyor. Bakımlı, temiz kullanılmış bir Opel 450.000 - 500.000 km leri rahat yapar.
 
  • Beğen
Tepkiler: Nussem
Geri
Üst