İRAN - Dün ve Bugün

ELEGANCE

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
30 Tem 2006
Mesajlar
803
Tepki puanı
0
Puanları
16
Siteyi ziyaret et
Ne yalan söyleyeyim İran'da bu kadar köklü değişiklik olduğunu bilmiyordum. Şimdiki İran'ı cümle alem biliyor ama eskisini böyle bilmiyordum. Eskiden çok güçlü ekonomik bir yapısı varmış, söz sahibiymiş şimdi değil gibi bir şey ifade etmiyorum, sosyolojik değişimden bahsediyorum, amatörce hazırlanmış olsa da video'yu izleyince anlayacaksınız.

Video:

http://www.youtube.com/watch?v=Gj1rSmQ5kvg

Bu da İranlı bir gazetecinin değişim sürecinin nasıl yaşandığının anlatımı, biraz uzun ama sıkıcı değil ;

Makale:

MERHABA. Benim adım Bahman Nirumand. İranlı bir gazeteci-yazarım.

Şah'ın devrilmesinde aktif rol oynayanlardanım.

Ve aynı zamanda mollaların, demokrasi ve özgürlük getireceğine inanan milyonlarca solcu, demokrat, liberal ve milliyetçi insandan biriyim.

Evet, Humeyni yeryüzünde cenneti vaat etti bize. Demokrasi gelecek, kimse fikirleri ve siyasal görüşleri yüzünden tutuklanmayacak, işkence yapılmayacak, kadınlara eşit haklar verilecek, giyim serbest olacaktı.

Şah'ı devirdikten sonra mollaların camiye geri döneceklerinden emindik. Devleti yönetecek durumda olduklarına inanmıyorduk.

Yanıldık. Kitaplardan ezberlediğimiz cümleleri, içi boş kavramları birbirimize söyleyip duruyorduk.

ÜZERİNDE DURMADIK

Her şey 14 Ocak 1979 tarihinde değişti. Şah, İran'ı terk etti. Ardından İran tarihinin en büyük yürüyüşü Tahran'da yapıldı. Sansür, yasak yoktu, istediğimiz gibi bağırıyorduk.

Fakat mitingde ilk dikkatimi çeken, kim liberal Musaddık ya da solcu şehitlerin resimlerini taşıyor ise mollalarca dövülüyordu.

Pek üzerinde durmadık bu olayın, "Hele bir kurtlarını döksünler, sonra sakinleşirler" diye düşündük.

Ertesi gün gazetede, bir hırsızın genç mollalar tarafından yakalanıp, adına "İslam Mahkemesi" denilen bir mahalli heyet tarafından 35 kamçı cezasına çaptırıldığı haberini okuduk.

Haberi ciddiye almadık; "Üç beş sapsızın işi" dedik.

Bu arada bira-şarap fabrikalarının yakılması, sinemaların tahrip edilip filmlerin sokaklara atılması gibi olayların üzerinde hiç durmadık. "Ufak tefek şeylerin" toplumun demokrasi ve ulusal bağımsızlık yolundaki çabaları etkilemesini istemiyorduk.

Biz bunları söylerken, mollalar tarafından, kadın ve erkeklerin yan yana yüzemeyecekleri; okullarda aynı sınıflarda olamayacakları; birlikte spor yapamayacakları gibi gerici kararlar ardı ardına alınmaya başlandı.

"Müslüman kadınların yanında orospuların yeri yoktur" denilerek kadınlara örtünme zorunluluğu getirildi. Özellikle üniversitelerde bu yüzden çatışmalar çıktı.

Bu çatışmalardan rahatsız olduk; kadın sorununun güncelleşip ön plana geçmesini istemiyorduk! "Asıl mücadele, emperyalizme ve kapitalizme karşı verilmelidir" diyorduk. Kadın sorunu bir yan çelişkiydi, ana çelişki sömürüydü. Kadının giyim sorunu, emperyalizme karşı verilen mücadeleyi baltalamamalıydı!

Peçesiz, başörtüsüz sokağa çıkan kadınlar artık açıkça, gözümüzün önünde dövülüyordu. Bazı kadınların yüzüne kezzap atılıyordu.

Biz ise hálá büyük laflar ediyorduk; bu tür olayları devrimin kaçınılmaz sancıları olarak görüp umursamıyorduk! "İttifak" "Eylem Birliği" gibi terimlerin peşinden koşup duruyorduk.

GEÇİŞ SANCILARI SANDIK

Humeyni, "Bütün sorunlarımızın sebebi, cemiyetimizdeki ahlaksızlıklardır. Bunların kökünü kazımalıyız"
diyor; genç mollalar terör estiriyordu. Kitabevleri yağmalanıyor; gazete bayileri ateşe veriliyordu.

Şiraz'da "İslam Mahkemesi" eşcinsel ve fahişe olduğu gerekçesiyle dört kişiyi idam ediyordu. Benzer olay Tahran'da da gerçekleşiyor, üç fahişe ve üç eşcinsel kurşuna diziliyordu.

Sesleri ve görüntüleriyle erkekleri tahrik ettikleri için kadın spikerler televizyondan kovuluyor; uyuşturucu olarak görülen müzik yasaklanıyordu. Alkol içen, kırbaç cezasına çaptırılıyordu.

Şimdi düşünüyorum da, insan zamanla her türlü aşağılanmaya alışıyor galiba. Hiçbirini görmüyorduk; basmakalıp analizlerimizin doğru olduğuna o kadar inanıyorduk ki!..

Oysa toplum hızla dincileştiriliyordu. Alınan her kararda "Tamam bu sonuncusu" diyorduk. Ama arkası hep geliyordu.

Kızların evlenme yaşı 18'den 13'e düşürüldü. Parfüm, ruj, saç boyası, mücevher gibi kadın malzemelerinin yurda girişi yasaklandı. Kadın çamaşırı satan mağazaların vitrinlerine sutyen, kombinezon vs. koymasına bile izin yoktu.

Kamu dairelerinde kadın memurlara tesettüre girme emri çıkarıldı.

Aslında birçok aydın kadının üye olduğu kadın dernekleri vardı. Onlar kendi küçük çevrelerinde "hamilelik tatilinin uzatılması", "eşit işe eşit ücret" gibi talepleri tartışıyorlardı.

Biz aydınlar hep aynı düşüncedeydik: Demokrasi ve özgürlüğe geçiş sancılarıydı bu tür vakalar! Abartmaya gerek yoktu.

Hepimiz "ana çelişki" üzerinde duruyorduk; öncelikle dışa bağımlılık ve ekonomik krizden kurtulmalıydık.

REFERANDUM OYUNU

Üç ay önce Humeyni, Paris'te komünistler de dahil olmak üzere her görüşün rahatça örgütleneceği bir demokrasiden, özgürlükten bahsederken, şimdi tüm solcu, milliyetçi ve liberalleri İslam düşmanı ilan etmişti.

Bu sözler üzerine ilk protestomuzu yaptık. Mitingimize bir milyonu aşkın insan geldi.

Mollaların en iyi siyasi stratejileriydi; işlerine gelmediği zaman hemen gündemi değiştiriyorlardı.

Referandum meselesini gündeme getirdiler. Halka soracaklardı: "İslam Cumhuriyeti'ni istiyor musunuz, istemiyor musunuz?"

Kuşkusuz bu bir oyundu; halkın yüzde 65'inin okuryazar olmadığı bir ülkede kim ne anlardı cumhuriyetten?

Yapılan propaganda belliydi; dediler ki: "İslam'a evet mi, hayır mı diyorsunuz?"

Biz bu oyunu biliyorduk ama şöyle düşünüyorduk: "Önemli olan cumhuriyettir; serbest seçimlerdir; demokratik haklardır; özgürlüklerdir. İslam Cumhuriyeti bunu sağlayacaksa neden karşı çıkalım?"

Ancak bazı küçük kesimler bu oyuna gelmemek için referandumu boykot ettiler.

Sonuçta, "evet" diyen 20 milyon, "hayır" diyen ise sadece 140 bindi.

Mollalar bu referandum sonucunu çok iyi kullandılar. Güya tüm ülke yaptıklarını onaylıyordu. Artık televizyondan sonra basın da ellerine geçmişti. Sanki tüm muhaliflerin sayısı 140 bin kişi gibi gösterdiler. Halbuki 20 milyon içinde bizim oyumuz da vardı. Ama artık bizim sesimizin çıkmasına izin verilmiyordu.

HALKI ANLAYAMADIK

Mollalar güçlendikçe saldırganlaştılar.

Örneğin, tirajı bir milyon olan liberal "Ayendegan" Gazetesi'ni kapattırdılar. Sıra sonra "Keyhan" Gazetesi'ne geldi; muhalif yazarların işten çıkarılmasını sağladılar.

Tüm bu olanları protesto etmek için mitingler düzenlemeye başladık. Ama iş işten geçmişti artık; insanlar yılmıştı, korkuyordu.

Özgürlük, demokrasi ve bağımsızlık için ayaklanan halkın, bu kadar kısa sürede değişeceğini düşünememiştik.

Sanmıştık ki, mollaların gerici yasalarına/kurallarına halk karşı çıkacak. Halbuki tersi oldu; mollalar yasak, sansür getirdikçe arkalarından gidenlerin sayısı arttı.

Örtünmek moda oldu!

Tüm bunlara "gelip geçici bir fırtına" diye bakmak ne büyük yanılgıydı.

Komünistlerden, solculardan, demokratlardan, milliyetçilerden sonra liberal İslamcılar da zamanla mollaların hedefi oldu.

Şah döneminden daha çok insan cezaevlerine konuldu; idam edildi.

Milyonlarca insan canını kurtarmak için yurtdışına kaçtı.

Kaçanlardan biri de bendim.


(Not: Bu metin, Bahman Nirumand'ın "İran" kitabından derlenmiştir.)

kaynak : http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=7341410&yazarid=218
 

hubus

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
9 Mar 2007
Mesajlar
756
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Siteyi ziyaret et
nedense bu gidişat bana tanıdık bir ülkeyi hatırlattı...

Allah sonumuzu hayır eylesin...
 

mustafagokay

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
31 Tem 2006
Mesajlar
1,119
Tepki puanı
0
Puanları
36
Yaş
41
Siteyi ziyaret et
ALLAH Sonumuzu Hayır Eylesin...

Bahse konu İRAN devrimine benzer bir devrim bizde yapılırsa ki, ( bence buna zemin hazırlanıyor. ) Biz çok daha kötü oluruz...

İran Şii mezhebine mensup olduğu halde İSLAM adına insanlığa aykırı cezalar uyguluyor, bizde olacakları düşünmek bile istemiyorum...
 

VAKVAK95

Kayıtlı Kullanıcı
42-Konya
Katılım
22 Ocak 2008
Mesajlar
1,578
Tepki puanı
0
Puanları
36
Yaş
51
Siteyi ziyaret et
elimizden birşey gelmiyorkİ.herşeyi istedikleri gibi yönlerdiyorlar.Karşı çıktığın zaman etö ile bağlantını kuracaklar.Valla gidiş hiç iyi değil amaaa
 

Kaanka

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
19 Tem 2007
Mesajlar
1,838
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
www.unicef.org
Her insan, her toplum hakettigi gibi yonetilir !
 

VAKVAK95

Kayıtlı Kullanıcı
42-Konya
Katılım
22 Ocak 2008
Mesajlar
1,578
Tepki puanı
0
Puanları
36
Yaş
51
Siteyi ziyaret et
Her insan, her toplum hakettigi gibi yonetilir !

katılmıyorum size.ben oyumun şu andaki X partisine vermedim asla vermemde.Çevremde sosyal demokrat olaras tanınırım.Lise yıllarımda solcu olarak tanınırdım.şimdi ben hala bu düşüncedeysem molla yönetimini nasıl istemiş olurum??
 

dtvolkan

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
10 Haz 2008
Mesajlar
1,939
Tepki puanı
0
Puanları
0
Siteyi ziyaret et
valla size bir şey söyleyeyim geldikleri gibi giderler. şurda 1 seçim daha iktidarda kalırlar. ondan sonra koalisyon kurmadan iktidara gelemezler. kimler geldi kimler geçti. herkez kesesini doldurur gider
 

VAKVAK95

Kayıtlı Kullanıcı
42-Konya
Katılım
22 Ocak 2008
Mesajlar
1,578
Tepki puanı
0
Puanları
36
Yaş
51
Siteyi ziyaret et
inşallah emellerine ulaşamadan giderler yoksa AB üyeliği altında yok sivil anayasa,yok hak,inançlara özgürlük,vs.ile hem askeriyenin önünün kesmeye hemde emellerine adım adım yaklaşıyorlar.
 

dtvolkan

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
10 Haz 2008
Mesajlar
1,939
Tepki puanı
0
Puanları
0
Siteyi ziyaret et
bakın yerel seçimde %8-9 oy kaybı yaşadılar. zannettilerki %54-55 oy alıcaz. sarıgülün oyları DSP ye geçtiği için oraya kaydı. CHP den aday olsaydı istanbul kılıçdar oğlu alma şansı çok yüksekti. bu olayda deniz beyin koltuk sevdasından kaynaklandı. düşünsenize chp başında kılıçdaroğlu -mustafa sarıgülün olduğunu. ben oy vermiyecek vatan evladı tanımıyorum
 

smihci

Yönetici
Başkan
35-İzmir
Katılım
19 Ara 2007
Mesajlar
20,525
Tepki puanı
259
Puanları
83
Siteyi ziyaret et
nedense bu gidişat bana tanıdık bir ülkeyi hatırlattı...

Allah sonumuzu hayır eylesin...

temennine katılmamak elde mi?
 
Üst