- Katılım
- 22 Ocak 2007
- Mesajlar
- 2,397
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
Çin, eğer bugünkü büyüme hızıyla devam ederse 2012- 2015 aralığında dünyanın en büyük otomobil üreticisi olacak. Amerika Birleşik Devletleri otomotivin en büyük üretici ve pazarlarından biri olmayı sürdürecek. Ancak Avrupa’daki geleneksel üreticilerin rekabet güçleri nisbi olarak azalıyor. Bu ülkelerin başında da İngiltere geliyor. İngiliz ekonomisi son yıllarda makro büyüklüklerde Fransa’yı sollamış olsa da İngiliz otomotiv endüstrisi ağır sıkıntılar yaşıyor.
İngiltere’de bugün Rolls Royce, Aston Martin gibi klasik ancak niş İngiliz markalarının yanında Peugeot, Honda ve Toyota gibi dünya devlerinin üretim üsleri var. Ancak İngiltere’nin Avrupa Birliği üyesi olmasına karşın Avrupa para birimi euro yerine ulusal para sterlin kullanmaya devam etmesi, otomobil yatırımcıları açısından ciddi maliyet yükü getiriyor. Üstelik bu dezavantaj sadece üretimde de ihracatta da kendisini gösteriyor.
Bu durum özellikle Toyota ve Honda gibi üretim verimliliklerini maksimize eden ve karlılığı öne çıkaran Japon firmaları için hayati önemde.
Sözünü ettiğim her iki markanın da Türkiye’de üretimleri var. Üstelik ciddi boyutta. Toyota, birçok modelini Adapazarı’ndaki modern tesisinde üretiyor ve önemli bir bölümünü ihraç ediyor. Honda da Kocaeli fabrikasında dünya standartlarında üretim yapıyor.
Bu yıl sonunda 50 bin adetlik kapasiteye çıkmak için 100 milyon dolarlık yatırım yapan Honda, kısa sürede kapasiteyi 100 bin adede çıkartacağını açıklamıştı. Ancak geçenlerde Honda Başkanı Takeo Fukui’nin İngiliz Financial Times gazetesine yaptığı açıklama işin boyutunun daha da büyüyeceğini ortaya koyuyor.Avrupa Birliği’nde olmasına rağmen ortak para birimi olan Euro’ya geçmemesini eleştiren Fukui, "Eğer İngiltere Euro’ya geçmezse artık İngiltere’ye yatırım yapmayacağız. Çünkü mevcut durum bizi zarara sokuyor" gibi bir açıklama yapmıştı.
Honda Başkanı bu sözünü İngiltere’nin ekonomik olarak kendisine çeki düzen vermesi ve AB standartlarına yaklaşması için de yapmış olabilir. Fakat artık İngiltere için tehlike çanlarının çaldığı kesin.
İngiltere’ye son yaptıkları yatırımdan dolayı memnun olmadıklarını itiraf eden Fukui, "Bundan böyle Avrupa’da büyümek için Türkiye’deki fabrikamızı kullanacağız" gibi bir söz de söyledi. Bu da Türkiye’deki fabrikanın kısa sürede 100 bin adet değil, 200-250 bin adetlik bir kapasiteye bile çıkabileceği anlamına geliyor.
Bugün İngiltere’de Civic Hatchback, CR-V ve Accord üreten Honda, bu üretimlerin bazılarını zaman içinde Türkiye’ye kaydırabilir. Bu da önemli bir yatırım ve kapasite anlamına geliyor. Zaten Honda Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Ümit Karaaslan’a da bu soruyu sordum. Karaarslan, Honda için İngiltere’nin yakın dönemde öneminin azalmayacağını ancak Türkiye’nin daha da önem kazanacağını söyledi.
Honda ve diğer firmalar Türkiye’nin geleceğine inanmaya devam ederse, Türkiye tıpkı Çin gibi önümüzdeki 5-7 yıllık dönemde dünyanın en büyük üretim merkezlerinden biri haline gelebilir.
İngiltere’de bugün Rolls Royce, Aston Martin gibi klasik ancak niş İngiliz markalarının yanında Peugeot, Honda ve Toyota gibi dünya devlerinin üretim üsleri var. Ancak İngiltere’nin Avrupa Birliği üyesi olmasına karşın Avrupa para birimi euro yerine ulusal para sterlin kullanmaya devam etmesi, otomobil yatırımcıları açısından ciddi maliyet yükü getiriyor. Üstelik bu dezavantaj sadece üretimde de ihracatta da kendisini gösteriyor.
Bu durum özellikle Toyota ve Honda gibi üretim verimliliklerini maksimize eden ve karlılığı öne çıkaran Japon firmaları için hayati önemde.
Sözünü ettiğim her iki markanın da Türkiye’de üretimleri var. Üstelik ciddi boyutta. Toyota, birçok modelini Adapazarı’ndaki modern tesisinde üretiyor ve önemli bir bölümünü ihraç ediyor. Honda da Kocaeli fabrikasında dünya standartlarında üretim yapıyor.
Bu yıl sonunda 50 bin adetlik kapasiteye çıkmak için 100 milyon dolarlık yatırım yapan Honda, kısa sürede kapasiteyi 100 bin adede çıkartacağını açıklamıştı. Ancak geçenlerde Honda Başkanı Takeo Fukui’nin İngiliz Financial Times gazetesine yaptığı açıklama işin boyutunun daha da büyüyeceğini ortaya koyuyor.Avrupa Birliği’nde olmasına rağmen ortak para birimi olan Euro’ya geçmemesini eleştiren Fukui, "Eğer İngiltere Euro’ya geçmezse artık İngiltere’ye yatırım yapmayacağız. Çünkü mevcut durum bizi zarara sokuyor" gibi bir açıklama yapmıştı.
Honda Başkanı bu sözünü İngiltere’nin ekonomik olarak kendisine çeki düzen vermesi ve AB standartlarına yaklaşması için de yapmış olabilir. Fakat artık İngiltere için tehlike çanlarının çaldığı kesin.
İngiltere’ye son yaptıkları yatırımdan dolayı memnun olmadıklarını itiraf eden Fukui, "Bundan böyle Avrupa’da büyümek için Türkiye’deki fabrikamızı kullanacağız" gibi bir söz de söyledi. Bu da Türkiye’deki fabrikanın kısa sürede 100 bin adet değil, 200-250 bin adetlik bir kapasiteye bile çıkabileceği anlamına geliyor.
Bugün İngiltere’de Civic Hatchback, CR-V ve Accord üreten Honda, bu üretimlerin bazılarını zaman içinde Türkiye’ye kaydırabilir. Bu da önemli bir yatırım ve kapasite anlamına geliyor. Zaten Honda Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Ümit Karaaslan’a da bu soruyu sordum. Karaarslan, Honda için İngiltere’nin yakın dönemde öneminin azalmayacağını ancak Türkiye’nin daha da önem kazanacağını söyledi.
Honda ve diğer firmalar Türkiye’nin geleceğine inanmaya devam ederse, Türkiye tıpkı Çin gibi önümüzdeki 5-7 yıllık dönemde dünyanın en büyük üretim merkezlerinden biri haline gelebilir.
aynı fikirler içersindeyiz o zaman. her yeni çıkan Türk marka otomobil haberinde çok heyecanlanıyorum. şükür bizimde markamız var diyorum ama ya fos çıkıyo yada özel yapım oluyo. Aşırı derecede istiyorum bende Türk markasını. Bazenleri düşünüyorum engelleyen nedir. her ay çok güzel bi şekilde asfalt olan yolu kazıp yerine parke döşendikten sonra tekrar kazılıp asfalt dökmek için harcadığımız paraları bir kenara koysaydık hiç mi bi araba fabrikası açamazdık? ya bi yerden para ayırmayada gerek yok. her bir araba için dışarıya verdiğimiz paralar yerine yerli malı bir arabamız olsaydı kendi markamız olsaydı kim bilir ne kadar kar ederdik. bir marka değil bir çok marka kurardık.
