BAŞKA BİR FORUMDAN ALINTI YAPARAK BU YAZIYI İLETİYORUM
Citroen C4 Picasso
Jules Verne romanlarının kahramanı, denizaltısı ile okyanusların derinliklerinde yaşayan, gizemli Kaptan Nemo, karada seyahat etmek istese herhalde Citroen C4 Picasso modelini tercih ederdi. Aracın tasarımından sürüşüne kadar “deniz” ile ilgili bir bağlantı kurmak mümkün… Nasıl mı?
Otomobile bindiğinizde araçta ne kadar fazla cam yüzey var şaşırıyorsunuz. Kocaman cam bir fanusun içinde gibisiniz. Konvansiyonel otomobillerden farklı kontrolleri, vitesi, direksiyonu, göstergelerin yer aldığı göğsü, kullanıcısına farklı bir araçta olduğunu ifade ediyor. Son derece yumuşak ve konforlu koltuklar, dizel olmasına rağmen oldukça sessiz çalışan motoru ve yol sesini pek de fazla içeri almayan kabin, su altındaki huzuru andıran bir hava yaratıyor. Yumuşak süspansiyonlu “Picasso” virajlarda “beni zorlama lütfen” diyor. Yüksek sürüş pozisyonu ve virajlarda yana yatan gövdesi, dalgalı denizlerde seyahat eden bir tekneyi andırıyor. Yol tutuşunda bir sorun bulunmayan otomobilin süspansiyon konforu çok yüksek seviyede.
Aracın ön güneş siperliklerini açıp kapamak dışında, tutup geri çekebiliyorsunuz. Bu şekilde güneşin rahatsız etmeyeceği saatlerde veya gece kullandığınızda, ön cam neredeyse kafanızın üzerinde tava sacı ile birleştiği için, çok geniş bir görüş açınız oluyor.
Her yolcu havalandırmayı kapı kollarında bulunan kontrollerden, istediği gibi ayarlayabiliyor. Havalandırmanın kendine has bir özelliği ise, içinde bulunan parfüm haznesi. içine konulan sıvıyı belli aralıklarla havalandırmaya karıştıran sistem, kabinde taze ve güzel kokan bir hava sağlıyor. Bir diğer özellik ise, yazın klimadan hastalananları sevindirecek bir özellik. Sistem, kabin içindeki ısı belirlenen seviyeye geldiğinde klimayı kapatıyor, böylece tasarruf da yapılmış oluyor. Ancak bu sıcaklarda, bu özellik işe yarar mı bilinmez…
Sınıfındaki şanzımanlara göre oldukça sarsıntısız geçen vitesleri, direksiyondaki kulakçıklardan yönetmek mümkün. üok şık tasarlanmış direksiyonda, tuhaf tek şey kornanın yeri. Elini kornadan çekmeyenleri pek memnun etmeyecek. Aracın direksiyonunu da öyle farklı şekillerde tutmak mümkün değil. Bir şekilde tutabilirsiniz, o da en doğru tutma şekli: saat “09:15” şekli.
Aracın bütün bilgilerini merkezi konumlandırılmış göğüsteki kadrandan okuyorsunuz. Bu ekrandaki bilgileri, istediğiniz gibi şekillendirmeniz mümkün, yani istediğiniz takdirde, örneğin sadece hızı görüntüleyebiliyorsunuz. Böylece dikkatinizi dağıtabilecek bilgileri ekrandan kaldırabiliyorsunuz.
Bir çok saklama gözü bulunan araç, bir “gelenek” doğrultusunda üretildiği izlenimini veriyor. Aracı geri vitese taktığınızda bir “nazikliğini” daha fark ediyorsunuz; müzik kendiliğinden kısılıyor ve park yardım sisteminin sesini daha kolay duyuyorsunuz. Bazı üreticileri utandırarak, hafıza paketi bulunmadığı halde aracın sağ aynası da aşağı iniyor. Aracı park edip kontağı kapattığınızda el freni kendiliğinden devreye giriyor ve “oldu olacak biri de şu kapıyı açsa” diyecek kadar şımartıyor kullanıcısını.
Citroen C4 Picasso tarzı olan bir otomobil. “Fransız zarafetini” sürüşünden, ergonomisine, yol tutuşundan, yaratıcı tasarımına kadar her yerinde görmek mümkün.