Ampulü Patlatan Türk Buluşu

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan masques
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
bu konu olay olalı cok oluyor, ama tesekkürler paylasım için.
 
26 Haziran 2007 Salı

Bilkent Üniversitesinde Temmuzda çalışmalarına başlayacak UNAM-Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Enstitüsünde, aralarında savunma tekstil, otomotiv, inşaat, tıp ve biyoteknolojinin de bulunduğu hemen hemen her alanda hassas ürünler geliştirilecek.

DPT’nin de katkıda bulunduğu enstitünün inşaatında 10 milyon YTL, laboratuvar ekipmanları içinse 15 milyon YTL olmak üzere bugüne kadar 25 milyon YTL harcandı. Merkez, 8 bin 500 metrekarelik kapalı alanda toplam 62 laboratuvardan oluşuyor.

Enstitünün malzeme bilimi ve nanoteknoloji araştırmaları için özel olarak tasarlanan "akıllı binası" 7 kattan oluşuyor.

"Nanoteknoloji ülkelerin gücünü gösterecek"


Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi Proje Yöneticisi Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salim Çıracı, yakın bir gelecekte bir ülkenin nanoteknolojideki seviyesinin o ülkenin gücünün bir göstergesi olacağını kaydetti.

Son yıllarda nanoteknoloji konusunda hızlı gelişmeler karşısında Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının (DPT), Bilkent Üniversitesinden sunulan bir proje aracılığıyla ulusal nitelikte bir nanoteknoloji merkezi kurulması için destek sağladığını bildiren Çıracı, 2005 yılında başlayan projenin Temmuz ayının sonunda tamamlanacağını ve Unam-Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Enstitüsü’nün çalışmalarına başlayacağını açıkladı.

UNAM’ın kuruluş sürecinde bilimsel çalışmaların Bilkent Üniversitesinden 25 öğretim üyesi ve 100 araştırma asistanı tarafından yürütüldüğünü anlatan Çıracı, "İzleyen 4 yıl içinde fizik, kimya, moleküler biyoloji,elektrik ve elektronik, malzeme bilimi konularının birinde doktora çalışması yapmış 40-50 kadar uzmanın ve çok sayıda doktora öğrencisinin çeşitli araştırma projelerinde görev alması beklenmektedir. Enstitümüz, yürütmekte olduğu projeler kapsamında pek çok üniversite ile iş birliği yapmaktadır" diye konuştu.

Enstitünün inşaatında 10 milyon YTL, laboratuvar ekipmanları içinse 15 milyon YTL olmak üzere bugüne kadar 25 milyon YTL harcandığını belirten Çıracı merkezin, 8 bin 500 metrekarelik kapalı alanda toplam 62 laboratuvardan ve malzeme bilimi ve nanoteknoloji araştırmaları için özel olarak tasarlanan "akıllı binası"nın da 7 kattan oluştuğunu anlattı. Çıracı, enstitüde son teknoloji ekipmanlar bulunacağından çoğu laboratuvarın özel olarak dizayn edildiğini ve laboratuvarlarda, merkezi sıvı azot, basınçlı hava, soğuk su ve gaz hatlarının yanında ses izalasyonu, hassas sıcaklık kontrolü ve özel güvenliğin bulunduğunu bildirdi.

Nanoteknolojinin öncelikle malzeme ve biyoteknoloji alanlarında gelişeceği, ancak 10-15 yıl sonra elektronikte spintronikte, özellikle de moleküler elektronikte ağırlığını hissettireceğinin beklendiğini ifade eden Çıracı, nanomalzemelerin olağanüstü özelliklerinin hemen hemen her alanda devrim yaratacağını vurguladı.

Çıracı, enstitüte yapılacak çalışmaları şöyle özetledi:

"Üniversiteler, kamu kuruluşları, özel sektörle birlikte nanoteknoloji ve malzeme bilimi ile ilgili Türkiye’nin teknolojik sorunlarına çözüm getirmek ve ülkemizde yapılan ürünlerin dış pazarlarda rekabet gücünü artırmak üzere projeler üretilecek. Daha sonra, desteklenen projeleri birlikte yapacağız. Çalışmaların bir kısmı buradaki ekipman kullanılarak bir kısmı da başka bir üniversitede olacak. Enstitünün yaptığı çalışmalar sonucunda ortaya çıkan ürünler müşterek ürünler olacak."

Enstitünün açılmasının ardından üniversitelere Türkiye’nin teknoloji sorunları konusunda ortak çalışmalar yapma çağrısında bulunacaklarını anlatan Çıracı, böylece temel bilim desteğiyle elde edilecek prototiplerin katma değeri yüksek teknoloji ürünlerine dönüşeceğini dile getirdi.

Merkezin açılmasıyla özellikle nanoteknolojide çalışacak Türk akademisyenlerin yurt dışına gitmesine de gerek kalmayacağını söyleyen Çıracı, giden araştırmacıların da belli sürelerle Türkiye’ye geldiklerinde araştırmalarını ve tecrübelerini Merkez aracılığıyla paylaşabileceklerine dikkati çekti.

Bilkent Üniversitesinde bir süre önce disiplinlerarası çalışmayı geliştirmek amacıyla merkezdeki araştırmalara paralel olarak "Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji" yüksek lisans ve doktora programı açtıklarını hatırlatan Çıracı, hedeflerinin Türkiye’nin nanoteknoloji araştırmalarında ihtiyacı olacak beyin gücünü yetiştirmek olduğunu belirtti.

Dünyadaki örmekler


Çıracı nanoteknolojide dünyada yapılan araştırmalar hakkında şu bilgileri verdi:

"Nanobilim ve nanoteknoloji araştırmaları için gelişmiş ülkelerde, kamu sektörü 2005 yılında toplam 6 milyar ABD doları yatırım yapmaktadır. Son yıllarda ABD, Japonya, AB ülkeleri, Kore, İsrail, Güney Afrika Birliği, Kanada gibi ülkelerde her biri 100 milyon doların üzerinde harcama yapılarak, çok sayıda Ulusal Araştırma Merkezleri kurulmuştur. ABD’de Stanford, Harvard, Cornell gibi tanınmış 13 üniversitede kamu tarafından oluşturulmuş nanoteknoloji merkezleri bulunmaktadır."

Ulusal işbirliği şart

Teknoloji devriminde yer almak ve gelişen pazardan pay kapmak için ülkelerin birbirleri ile yarıştığını anlatan Çıracı, "Nanoteknoloji yarışında var olmak için ulusal iş birliği şart" dedi.

Merkeze 3-4 yıl içinde binanın yapımı hariç 130 milyon YTL harcanacağını kaydeden Çıracı, "Eğer bu çalışmalar bu hızla devam ederse bu laboratuvarlar küçük gelecek. 6 yıl sonra, aslında bu bina da yetmeyecek. Bu laboratuvarlar yılda en az 100 milyon dolarlık araştırma yapacak" diye konuştu.
 
güzel bilgi
saol
 
Arkadaşlar ben Bilkent İşletme fakültesinden 2001 senesinde mezun oldum. Üniversitemde bunun dışında her ay onlarca buluş yapılıyordu ben okuyorken. Bu merkez açıldıktan sonra sanırım dahada artmıştır bu sayı. Şu anda TR nin uluslararası makale yayını sıralamasında ve bilimsel araştırma toplamında yıllık bazda 1 numarası Bilkent Üniversitesidir.

Tüm bunlar gurur duyulacak şeylerdir, ama söyleyeceğim şey çokda olumlu değil.

Asıl sorun bir ürünü geliştirmekten çok, o ürünü üretip önce kendi sınırlarınız içinde sonra uluslararası pazarlarda satabilmektir. Bilkent merkez kampüsünde değişik dallarda nerdeyse her gün bir icat yapılırken, bu icatlardan nerdeyse hiçbiri TR de üretim şansı bulamaz. Çünkü bu malı üretme gücü ve potansiyeli olan şirketler halihazırda üretip kar ettikleri ürünü bırakıpta bu ürünü piyasaya sürmek istemezler. Sıfırdan başlayan bir üretici olarak sizinde bu tekellerin pazarlama gücüyle rekabet etmeniz imkansızdır.
Bu yüzden fazla heyecana gerek yok. Bu ampulde diğerleri gibi büyük olasılıkla bir ArGe projesi olarak rafa kaldırılır, ve 20 sene sonra Philips tarafından üretilir. (Alınan patentlerin belirli bir süresi vardır, elektronikte sanırım bu süre 20 yıldı) Yani 20 yıl sonra herkes serbestçe bu ürünü üretip satabilir. Bu durumda da pazarlama gücü en yüksek olan şirket üretime geçer, çünkü cebinde eski teknolojiden ettiği karlar vardır.

Bu duruma şahsi bir örnek vereceğim:
İşletme son sınıfta 1 yıllık bir proje üzerinde çalıştım, ve kasiyersiz alışveriş makinesi geliştirdik. Bu sistemle ilgili olarak TR deki Metro (Real) Migros, Tansaş, Gima v.b. sayısız firmayla konuştuk. sene 2000 idi. Bu firmalar, sistemi denemeyi bile reddetti. Oysa projenin maliyetini üniversite zaten üstlenmişti, buna rağmen "ne gerek var" dendi ve reddedildi.
Sene 2002, ben almanya Düsseldorf ta, diğer proje arkadaşım İtalya da, gazetelerde ve teknoloji köşelerinde bir haber: "kasiyersiz alışveriş sistemi Metro grup tarafından tüketicilerin kullanımına sunuldu" Adamlar bizden 2 yıl sonra kendi sistemlerini geliştirip almanya da ki marketlerde kullanıma başladılar. Sene 2003 Migros aynı sistemi aynı şartlarda denemeye başlamıştıki, Türk halkının hırsızlık yaptığını bahane ederek sistemi önce kapattı sonra mağazalarından kaldırdı. Bir Migros mağaza müdürü bana bu durumu şu sözlerle açıklamıştı: "Kasiyer daha ucuza geliyor!!"
Yenilikleri düşünmek denemek projelendirmek aslında çok basit, bolca zaman ve bir miktar paraya bakıyor. Önemli olan pazarlama. Başbakanımızın Türkiye'yi "sattığını" (kendi sözleridir) düşünürsek, bu gibi projeler yurt dışında iyi gider. TR içinde ise sadece hayal. Bunun kanıtı Bİlkent mezunu kilit projelerde çalışmış arkadaşlarımın hepsinin şu anda Amerika da yaşıyor olmasıdır!
 
Geri
Üst