Safer ayi

smihci

Yönetici
Başkan
35-İzmir
Katılım
19 Ara 2007
Mesajlar
20,526
Tepki puanı
260
Puanları
83
Siteyi ziyaret et
yoruma gerek yok herkezin kendi inanışı ve aklı vardır bunu araştıracak kadar,
inananı uyarmak üzerimize vazifedir toplum olarak.
Araştırma yapmak elbette akıl işidir ama konuya bu şekilde yaklaşmak da yanlış anlaşılmalara zemin hazırlar. Mesela bu yaklaşım neden araştırmıyorsunuz da kaynağını bana soruyorsunuz demek gibi algılanabilir, o zaman da karşıdaki kişi maden öyle keşke "rivayet edilir diyeceğine şu kaynağa göre" diye belirtseydin deme hakkını kendinde bulur. Bir arkadaşımız sağolsun araştırma yapıp burada da paylaşmış. Hata yapanı uyarmak, insanları doğruya yönlendirmek hepimizin görevidir, yeterki uyarıları kırmadan dökmeden yapalım.
 

smihci

Yönetici
Başkan
35-İzmir
Katılım
19 Ara 2007
Mesajlar
20,526
Tepki puanı
260
Puanları
83
Siteyi ziyaret et
.

Ama kalkıp da Batum arkadaşımıza "batılmış bu inanç" demeyi uygun bulmadım. Her söylenene itimat ve itibar etmek zorunda değilim/değilsiniz. Herkesin inanma/inanmama kabul etme/araştırma hakkı var.

Arkadaşımız zaten mesajında "rivayet edilir" tabirini kendisi kullanmış. Sanırım bu metni de bir yerden alıntı yapmış.
 

kaderaniz

Kayıtlı Kullanıcı
07-Antalya
Katılım
3 Eyl 2007
Mesajlar
4,293
Tepki puanı
2
Puanları
38
Siteyi ziyaret et
Günümüzde her türlü bilgi o kadar çabuk bozuluyor ki hayret ediyorum.

Bozulmayacak tek bilgi kaynağı Kuran-ı Kerim'dir. Onun dışında ikincil derecede dini kaynak olan hadisler bile bozulmuşlardır. Birçok hadis olmayan hadis dilden dile dolaşmakta. Ve işin en acısı bu uydurma hadisleri insanlara söylediğinde kayıtsız şartsız inanıyorlar. Saçma sapan şeyler ifade ediyorsa bile insanlar din adına bunları kabulleniyor.

Benim tepkim tam da burada oluşuyor. Dini kendi çıkarlarına kullananlar tarafından önümüze konulanlara şüpheyle yaklaşmak durumundayız maalesef. Kaynak sorgulamak günümüz şartlarında kesinlikle gereklidir. Yoksa yanlışa düşebiliriz.

Kaynak sormaktaki amacım buydu. Nitekim bakınız cahiliye döneminden kalan bir batıl inanç olduğu ortaya çıktı.

Haa, namaz kılmanın ne zararı var? Elbette yok. Ama böyle bir şeyi bahane edip namaz kılmayı sağlamak bana biraz tuhaf geliyor. Dosdoğru olmak zorundayız.

Son olarak tekrar ediyorum; amacım dinimizi yozlaştırabilecek nitelikteki bilgi kirliliğinin önlenmesi adına gözümüzü biraz daha açık tutabilmek.
 

semia

Bölüm Sorumlusu
Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
16 Nis 2009
Mesajlar
7,097
Tepki puanı
3
Puanları
0
Siteyi ziyaret et
Aykan kardesime hak veriyorum,
islam dini iki seyi kabul eder.. Allah(cc) kitabi Kur'an ve resulullahin(sav) hadisi sünneti...Resulallah (sav) veda hutbesinde ne demistir? Size iki emanet birakiyorum,bunlara uyan dogru yoldadir.bunlar biri Allah'in Kitabi Kur'an digeri sünnetim...ikisini ayiran yoldan cikar.cünkü kurani en iyi anlamanin yolu hadisdir rasulallahin yoludur...onun icin uyduruk hadisilere karsi bir kisi bir hadis anlatiyorsa kaynagini belirtmek zorundadir.
 

batum

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
19 Nis 2010
Mesajlar
255
Tepki puanı
0
Puanları
0
Siteyi ziyaret et
Düzeltme safer son çarşamba 02.02.2011
 

Burak K.

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
13 Eyl 2009
Mesajlar
5,446
Tepki puanı
0
Puanları
36
Yaş
31
www.burakkaya.net
Lütfen üşenmeyip okuyun..


Safer ayı,
Hicrî ayların ikincisidir. Hicrî ayların birincisi, bilindiği gibi Muharrem ayıır ve içinde aşûre günü vardı. Üçüncüsü ise Rebî’ül-Evvel ayıdır ve bu ayın 12. Gecesinde Kâinatın Efendisi Sevgili Peygamberimiz (asm) arzımıza ve gönlümüze teşrif etti.

Hicrî takvimde bazı ayların ve günlerin; gerek içinde farz kılınan ibadetler, gerekse bir kudsî tarihin unvanı olmaları hasebiyle mukaddes tanındığı biliniyor. Meselâ Recep, Şaban ve Ramazan ayları, nafile ve farz ibadetlerin içerisinde teşrî kılındığı üç ibâdet ayı olarak bilinir; bu aylardan bilhassa Ramazan ayı ve bu ay içindeki Kadir Gecesi Kur’ân’da da ifâdesini bulur; diğer ikisi de muhtelif nafile ibâdetler için münbit birer zemin teşkil ettiği sahih hadislerde beyan edilir. İslâmiyet öncesi Araplar arasında da Muharrem, Recep, Zi’l-Kâde ve Zi’l-Hicce aylarının hürmet duyulan aylardan olduğu ve bu aylarda Arapların savaş yapmaktan çekindikleri biliniyor.
Sahih kaynaklarda mübarek olduğu bildirilen diğer gün ve geceleri de burada zikretmek lâzım: Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, Arefe gün ve geceleri, Kandil geceleri, Cuma günleri, Aşûre günü vs. gibi. Bu günlerde de gerek nafile, gerek vacip, gerekse farz olmak üzere değişik eda şekilleriyle muhtelif ibadetler yapılır.

Görüldüğü gibi İslâmiyet’te hürmet duyulan ve belli ibadetler için tahsis edilen aylar, günler ve geceler bulunmakla beraber; âfetler, musibetler ve semavî belâlar için tahsis edilen muayyen her hangi bir zaman diliminden söz etmek mümkün değildir. Böyle bir tahsisat, İslâm’ın ruhuna uygun değildir. Belli ayları İlâhî musibet ayı olarak ilân etmek doğru da değildir. Allah’ın irâdesini aylarla veya günlerle sınırlamak mümkün olmadığı gibi; böyle bir sınırlama çabası kulluk terbiyesine de yakışmaz.

İlâhî îkâz ve felâketler başka aylarda olmuyor mu? Kaldı ki, belli aylarda İlâhî ikazların yoğunlaştığını farz etsek bile, o ayların musibet ve uğursuzluk ayı olarak ilân edilmesi Resûlullah (asm) tarafından nehy edilmiştir.

Safer ayı, cahiliye Arapları tarafından uğursuz ay olarak tanınıyor ve bu ayda umre yapmak büyük günahlardan sayılıyordu. Resûlullah (asm) ise “Umre her zaman helâldir!” buyurarak bu aya atfedilen uğursuzluk inancını kırmıştı1. Ama ne yazık ki; bu ayda akdedilen nikâhların uzun ömürlü olmayacağı, bu ayda yapılan faaliyetlerin sonuçsuz kalacağı, bu ayda başlanılan işlerin uğursuzlukla biteceği tarzındaki inançların, cahiliye Araplarından beri halk arasında yer yer varlığını sürdüre gelen hurafelerden olduğunu görüyoruz.

Ebû Hüreyre’nin (ra) rivâyetiyle Resûlullah (asm) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Hastalığın kendiliğinden sirâyeti yoktur; uğursuzluk ve baykuş ötüşünün olumsuz etkisi yoktur; Safer ayının hayır ve şerle bir alâkası yoktur; bunlar cahiliye hurafeleridir. Cüzzamlıdan, aslandan kaçtığınız gibi kaçınız!”2
Safer ayının normal aylardan olduğunu tespit ettikten sonra; her ne kadar güvenilir kaynaklarla teyit edilmese de, burada, Safer ayında yapılması uygun bulunan şu duâyı zikredebiliriz:
“Bismillâhirrahmânirrahîm: Allah’ım; hamd ve şükür Sana mahsustur! Minnetim Sana’dır! Ben Senin kulunum; ve ben bundan dolayı huzurluyum! Nefsimi, dînimi, dünyamı, âhiretimi, işlerimin sonunu ve amelimi Sana emânet ediyorum. Bütün Muhammed (asm) ümmetini Senin gücünün, havlinin, kudretinin ve kuvvetinin şiddetinden, Sana emânet ediyorum! Muhakkak Sen, emâneti koruyansın; hükmü nâfiz olansın; kazâsı gâlib olansın!

Yâ Ahkeme’l-Hâkimîn ve yâ Esrae’l-Hâsibîn ve yâ Ekrame me’mûlin ve ecvede mes’ûlin yâ Hayyu yâ Kayyûmu yâ Kadîmü yâ Ferdu yâ Vitru yâ Ehadu yâ Samedu yâ men lem yelid ve lem yûled ve lem yekun lehû küfüven ehad! Yâ Azîzu Yâ Vehhâbu Salla’llâhu alâ hayr-i halkıhî Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecma’în! Âmin!”

Bu ayın son Çarşamba gününde de iki rek’at namaz kılınması; bu namazda her rek’atte bir Fatiha ve on bir İhlâs-ı Şerif okunması; namazdan sonra da on bir istiğfar ile, on bir salavât-ı şerîfe okunması tavsiye edilmiştir.

Sadakanın bu aya özel bir konumu yoktur. Diğer aylarda olduğu gibi, bu ayda da sadaka vermeye devam etmelidir.

Dipnotlar:
1. Buhârî, Kitâbu’l-Hac, H. No:777
2. Buhârî, Kitâbu’t-Tıp, H. No: 1927
 
Üst