- Katılım
- 31 Tem 2006
- Mesajlar
- 862
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 43
ODTÜ Felsefe öğrencilerini en çok zorlayan hocalardan biri
yıllık olan dersinin final sınavında sınıfa gelmiş ve sınav sorusu
olarak tahtaya, "Why?" (Neden?) yazmış. Öğrenciler ilk önce ne yazacaklarını şaşırmışlar, sonra herkes birşeyler yazmaya başlamış. Yalnız bir öğrenci, sınavın ilk dakikasında kağıdını teslim etmiş. Öğrencinin cevabı da soru gibi kısaymış: "Why not?" (Neden olmasın ki?) Bu öğrenci sınavdan "100" almış.
Aynı hoca başka bir sınavda "risk nedir?" diye soruyor. Yine bir öğrenci sınavın ilk 10 saniyesinde teslim ediyor kağıdını.Kağıdın üst kısmında sadece isim-soyadı yazıyor, gerisi ise bomboş beyaz yaprak. En altta ise "İşte risk budur" diye yazıyor. Ve sonuçta da sınıftaki en yüksek notu alıyor.
Hocanın bir sonraki sınavında yine "Risk nedir?" sorusuyla karşılaşan
öğrencimiz tekrar boş kağıt verince bu sefer 0 alıyor. Tabii koşa
koşa hocaya gidip sebebini soruyor. İşte cevap: "Aynı şartlar
altında, aynı riski iki kere almak aptallıktır!"
Hocamız bir başka sınavda derse giriyor ve tek soru soruyor:"Atatürk ne yaptı?". Bütün öğrenciler harıl harıl yazmaya başlıyor, kağıtları dolduruyorlar. Sınav sonucunda herkes ortalama notlar alıyor.Bir öğrenci ise 100 alıyor. Bu öğrencinin cevap kağıdında şu yazıyor: "Ne yapmadı ki!
Bu tür öğrenciler ve değerlendirmeler Hukuk Fakültelerinde yok mu? Elbette var. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde
Hocanın biri sınavda, o günlerde devam etmekte olan bir davanın detaylarını vermiş ve sonucun ne olacağını sormuş. Tabii, bütün öğrenciler ha babam, de babam, sayfalarca yazmaya başlamışlar.
Ama bir öğrenci kağıdını sınavın ilk dakikasında vermiş. Ve buna rağmen 100 almış. Öğrencinin yanıtı tek cümleymiş: "Devam eden
dava hakkında yorum yapılamaz."
Bir efsane de tıpçılardan: Olay bir tıp fakültesinin anatomi
dersinde geçiyor. Okulun en iyi hocası, anatomi dersine ilk kez giren öğrencilerine; "Tıpta iki önemli şey vardır" demiş, "İlki,
hiç bi şeyden iğrenmeyeceksiniz!"Bunu söyledikten sonra işaret
parmağını önündeki kadavranın makatına sokmuş, şööyle bir
karıştırıp çıkarttığı parmağını hop diye ağzına sokmuş ve emmiş.
Ardından öğrencilerden de aynısını yapmalarını istemiş.
Genç tıp öğrencileri, kızara bozara aynı şeyi teker teker
yapmışlar. Bunun üzerine Hoca öğrencilerine dönüp; "İkinci önemli
şey ise çok dikkatli olmaktır" demiş ve eklemiş, "Mesela ben
demin hastanın makatına işaret parmağımı soktum ama orta parmağımı emdim!"...
Bir kız yurdunda kalan kızlar, artık temizlik görevlisine olan
kıllıklarından mıdır yoksa nerden çıktığı belli olmayan bir yurt
geleneğinden midir, her sabah dudaklarına ruj sürdükten sonra
aynaya öperek iz bırakıyorlarmış.
Yurt müdürü ne yaptı ettiyse bu alışkanlığı ortadan kaldıramamış.
Diğer yandan temizlik görevlileri de iyiden baş kaldırmaya
başlamışlar. Sonunda müdürün aklına parlak bir fikir gelmiş.
Hemen bir duyuru yapıp, kızları toplantıya çağırmış. Neyse
toplanmış bunlar. Müdür "Buyrun tuvalete" demiş.
Hep birlikte, temizlik görevlisinin beklediği umumi tuvalete girmişler.
Aynalarda sabahki ruj izleri hala duruyormuş.
Müdür "Arkadaşlar" demiş, "Bazılarınız dudaklarına ruj sürdükten
sonra aynaları öperek çıkması güç izler bırakıyor.
Temizlik görevlilerimiz bunları
temizlerken zorlanıyor. Sizleri görevlimizin bu temizliği
yaparken ne kadar zorlandığını bizzat görmeniz için topladım.
Bakın ve görün". Sonra görevliye bir işaret çakmış. Bizimki gayet
sakin bir şekilde tuvalet fırçasını almış, klozetteki suya
daldırmış ve aynayı temizlemiş. O günden sonra bir daha o yurtta tuvaletlerde dudak izine rastlanmamış
yıllık olan dersinin final sınavında sınıfa gelmiş ve sınav sorusu
olarak tahtaya, "Why?" (Neden?) yazmış. Öğrenciler ilk önce ne yazacaklarını şaşırmışlar, sonra herkes birşeyler yazmaya başlamış. Yalnız bir öğrenci, sınavın ilk dakikasında kağıdını teslim etmiş. Öğrencinin cevabı da soru gibi kısaymış: "Why not?" (Neden olmasın ki?) Bu öğrenci sınavdan "100" almış.
Aynı hoca başka bir sınavda "risk nedir?" diye soruyor. Yine bir öğrenci sınavın ilk 10 saniyesinde teslim ediyor kağıdını.Kağıdın üst kısmında sadece isim-soyadı yazıyor, gerisi ise bomboş beyaz yaprak. En altta ise "İşte risk budur" diye yazıyor. Ve sonuçta da sınıftaki en yüksek notu alıyor.
Hocanın bir sonraki sınavında yine "Risk nedir?" sorusuyla karşılaşan
öğrencimiz tekrar boş kağıt verince bu sefer 0 alıyor. Tabii koşa
koşa hocaya gidip sebebini soruyor. İşte cevap: "Aynı şartlar
altında, aynı riski iki kere almak aptallıktır!"
Hocamız bir başka sınavda derse giriyor ve tek soru soruyor:"Atatürk ne yaptı?". Bütün öğrenciler harıl harıl yazmaya başlıyor, kağıtları dolduruyorlar. Sınav sonucunda herkes ortalama notlar alıyor.Bir öğrenci ise 100 alıyor. Bu öğrencinin cevap kağıdında şu yazıyor: "Ne yapmadı ki!
Bu tür öğrenciler ve değerlendirmeler Hukuk Fakültelerinde yok mu? Elbette var. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde
Hocanın biri sınavda, o günlerde devam etmekte olan bir davanın detaylarını vermiş ve sonucun ne olacağını sormuş. Tabii, bütün öğrenciler ha babam, de babam, sayfalarca yazmaya başlamışlar.
Ama bir öğrenci kağıdını sınavın ilk dakikasında vermiş. Ve buna rağmen 100 almış. Öğrencinin yanıtı tek cümleymiş: "Devam eden
dava hakkında yorum yapılamaz."
Bir efsane de tıpçılardan: Olay bir tıp fakültesinin anatomi
dersinde geçiyor. Okulun en iyi hocası, anatomi dersine ilk kez giren öğrencilerine; "Tıpta iki önemli şey vardır" demiş, "İlki,
hiç bi şeyden iğrenmeyeceksiniz!"Bunu söyledikten sonra işaret
parmağını önündeki kadavranın makatına sokmuş, şööyle bir
karıştırıp çıkarttığı parmağını hop diye ağzına sokmuş ve emmiş.
Ardından öğrencilerden de aynısını yapmalarını istemiş.
Genç tıp öğrencileri, kızara bozara aynı şeyi teker teker
yapmışlar. Bunun üzerine Hoca öğrencilerine dönüp; "İkinci önemli
şey ise çok dikkatli olmaktır" demiş ve eklemiş, "Mesela ben
demin hastanın makatına işaret parmağımı soktum ama orta parmağımı emdim!"...
Bir kız yurdunda kalan kızlar, artık temizlik görevlisine olan
kıllıklarından mıdır yoksa nerden çıktığı belli olmayan bir yurt
geleneğinden midir, her sabah dudaklarına ruj sürdükten sonra
aynaya öperek iz bırakıyorlarmış.
Yurt müdürü ne yaptı ettiyse bu alışkanlığı ortadan kaldıramamış.
Diğer yandan temizlik görevlileri de iyiden baş kaldırmaya
başlamışlar. Sonunda müdürün aklına parlak bir fikir gelmiş.
Hemen bir duyuru yapıp, kızları toplantıya çağırmış. Neyse
toplanmış bunlar. Müdür "Buyrun tuvalete" demiş.
Hep birlikte, temizlik görevlisinin beklediği umumi tuvalete girmişler.
Aynalarda sabahki ruj izleri hala duruyormuş.
Müdür "Arkadaşlar" demiş, "Bazılarınız dudaklarına ruj sürdükten
sonra aynaları öperek çıkması güç izler bırakıyor.
Temizlik görevlilerimiz bunları
temizlerken zorlanıyor. Sizleri görevlimizin bu temizliği
yaparken ne kadar zorlandığını bizzat görmeniz için topladım.
Bakın ve görün". Sonra görevliye bir işaret çakmış. Bizimki gayet
sakin bir şekilde tuvalet fırçasını almış, klozetteki suya
daldırmış ve aynayı temizlemiş. O günden sonra bir daha o yurtta tuvaletlerde dudak izine rastlanmamış